Karaçaynı aytılgan cırçı - improvizatoru, Semenlanı Kalturnu üsünden bizge cetgen haparla köb tüldüle. Alay a, köb zatı unutulganlına, Kalturnu talay alamat cırın, yetpor nakırdaladan tolu, bir kavum improvizatsiyasın, türlü - türlü işleni üsünde bola turgan seyir haparlarını bir kavumun, halknı esi bizge deri da cetdirgendi. Ol haparla, cırla, çamla Kalturnu teren fahmusuna, eslilignne, halknı içinde sıyı ullu bolganına şagatdıla. Kaltur, Uçkulançı bolgandı.
Karaçay-Çerkes respublikanı adamlarına Batçalanı Karaköznü caşı Mudalifni atı igi belgilidi. Ol kesi kıyını bla caşagan ullu üydegide tuvgandı. Atası Karaköz ertde avuşhanı sebebli, sabiyligi kıyın bolumda, tuvgan eli Ogarı Teberdade artdarakda Moskvada detdomda ötgendi. Kacıkmay küreşe, Allah bergen fahmusunu da boluşlugu bla ol cşdan cılga bilimni baçhıçlarında örge-den örge atlagandı: 30-çu cılda Moskvada himiko-tehnologiçeskiy institutnu rabfakında, andan sora aviatsion institutda okuy kelib Moskvada kral Universitetkge köçgendi. 1936 cıl anı mehaniko-matematiçeskiy fakultetin cetişimli boşagandı. Allay baş bilim algan karaçaylılanı sanı ol közuyude bek az bolgandı. Andan sora Batça ulu Karaçayga kayıthandı.
2 Kasım 1943 tarihinde Karaçay Sürgününe yetişkin bir genç kız olarak katılan ve çileli 14 yıl ölüm-kalım mücadelesi verdikten sonra sağ kalabilen Hubiy kızı Patiya tarafından sürgün sırasında yazılıp bestelenen, o zorlu günlerin hikâyesini çok güzel bir şekilde ifade eden ve halk arasında dilden dile nakledilerek günümüze kadar gelen bir manzumeyi, keza, Karaçayca bilmeyenler için Türkiye Türkçesine aktarılmış metnini, Sürgünün 58. yılında, sitemize koyarak tüm okuyucularımızı bu içli ağıttan haberdar etmeyi uygun bulduk.
Ertte-ertte bir cerde bir ullu tav el caşap bolğandı. Ol el bir talay zamannı içinde kayğısız işlep, macarğanların aşap, ırahat caşağandı.Caşay barğanda, bu elden adamla - bir-bir, eki-eki tas bolup tebiregendile. Adamlanı kalay tas bolğanların bir kişi bilip, ne hıysap etip bolmağandı; ne üçün deseng, adamla suv üzmezge cutulğança, tengizni tübüne taş batıp ketgença bolup, atı-çuvu çıkmay dump bolup kala edile. İzlerge tebiresele va!.. Kayrı barğın, kimge ne sorğun? Adamlanı alay cutup barğan naças küç kaydan çıkğanın tabarğa, anı tersligine colukdururğa süyüp, izlep turğan elde köp cigitle da bar edile.
Tañnı töben canı az belgi berirge Tögerekni askerle aldıla. Atala, karnaşla Barı da uruşda, Bizge ne kıyınlık saldıla! Tavuk kıçırıgı, sabiy cilyaganı Cürek cavuñu aşay turalla. Oy, kart kişileni, tişirıvlanı Uşkok kalak bla uralla. Kıyınalıp işlegen bizni collarıbız Kaldıla bukulap, çars etip. Carlı Karaçaynı koratıp baralla, Bu Kavkaz tavladan tas etip. Bizni curtubuzdan sibirip baralla, "Studebekerle" küçlü duvulday. Ay, carlı Kavkazım, sen kalıp ketgense, Narat terekleriñ şuvulday. Koylanı sürgença, bu biz carlılanı, Kuvup, vagonlaga cıyalla. Bıllay kıyınlıknı körüp, kötüralmay, Ay da, kün da birden cilyayla.
Hicri 1322 (M. 1904) tarihini taşıyan mecmua, kendisi de Karaçay Türk’ü olan Dr. Yılmaz Nevruz’da bulunmaktadır. Sayın Nevruz, eseri daha önce “Karaçayca Bir El Yazması mecmua ve Yusuf Haçır’ın Dini Manzumeleri” [1] adıyla tanıtıp, mecmuada yer alan dini manzumelerden Yusuf Haçır’a ait olanlarını da neşretmiştir. Eser 54 sayfa olup 13X20 cm ebatındadır. Her sayfada 12 satır vardır.
Nart, Adige ve Abhaz dilindeki ne=göz ile vermek anlamına gelen tın fiilinden birleşik netın>nertın>nart gelişmesiyle izah edilmeye çalışılmaktadır. [1] Bu izahın dışında Hint-Avrupa dillerindeki nıthra=güçlü kuvvetli erkek anlamına gelen kelimeyle birleştiren bir etimoloji [2] ile Moğolca güneş anlamına gelen nara ile Osetince –t çokluk ekiyle türediği yolundaki açıklamalar mevcuttur. [3] Bunlar, fonetik ve semantik yönden dayanağılmayan izahlardır. Nart kelimesinin menşei belli olmamakla birlikte, Nart Destanları üzerindeki yoğun tartışmalar sürmektedir. Bunların temeli Yunan mitolojisindeki [4] bazı tanrı ve mitler ile olayların Nart destanlarında paralellikler olmasına dayanır.
Türkler arasında, ay ile güneş insanlara iyilik getiren ve onları koruyan iki kutlu ve güçlü varlık olarak anılırlar. Ay ile güneş, insanoğlunu her zaman göz altında bulundurur ve onları kötü yola sapmadan korurlardı.[1] Ay ile güneşin kutsallığı Uygur Türklerinde de ‘Ay tenride kut bolmış külüg bilge kagan’ şeklinde unvan tanımlarında karşımıza çıkar. Tanrı dininin tesiriyle Türk dünyasının büyük çoğunluğunda ay ve güneşle ilgili inanışlar, bunlara bağlı efsanelerin ortaya çıkmıştır. Bu inanışlar günümüze kadar gelmiştir. Zaman içerisinde değişik görüntüler veren ay üzerine, muhtelif efsaneler de türetilmiştir.
Daha Fazla Makale …
Sayfa 5 / 11