Karaçay-Malkarların iki mevsimin sınırı olan yılın bu ayına büyük önem verdikleri forklor eserlerde ve halkın atasözlerinde de oldukça açık yansımış. "Jaz başı jabalak" (ilk baharda lapa lapa yağan kar) "Karılgaç karı" (kırlangıç karı) gibi deyimleri günümüzde bile geniş bir şekilde kullanmaktadır. Nevruz dünyanın en geniş en yaygın olarak kutlanan bir bahar bayramıdır. Batı halkları tarafından "Doğu takvime göre yeni yıl" diye adlandırılan bu bayram bütün Türk topluluklarında büyük bir önem ve şenliklerle kutlanmaktadır. Milattan öncelere giden bir gelenek olduğu söylenilen ve bazı unsurlarını apaçık bir şekilde günümüze kadar ulaştıran bu bahar bayramı Türk halkının dünya görüşünün, tabiat anlayışının ve dostluk, iyilik, güzellik isteğinin ifadesidir. Nevruz aynı kaynaktan beslenen zengin bir kültürün çeşitli Türk boylarında yeni çizgiler yeni renklerle temsil edilen mozaik bir simboldür. Bilindiği gibi bütün bayramların temelinde bir inanış, bir hatıra, duygu, bütün bir milleti ilgilendiren ve birleştiren ortak bir gelenek, tabiat hadiseleri veya bir olay bulunuyor.
Bu bakımdan Nevruz, Türk Dünyasında öncelikle mevsim değişkenliği ile ilgili, kıştan soğuktan kurtuluş, yeniden diriliş, canlanış şenliğini şekillendiren bir bayramdır. Buna delil, bayrama gece ile gündüzün eşit olduğu, mevsimleri birbirinden ayıran 21 Mart gününün başlangıcı olarak alınması ve bu günü çeşitli Türk topluluklarında Ulu Gün, Ulusun Ulu Günü, İlk Yaz Yortusu, Mart Dokuzu, Yeni Gün ve Farsça Nevruz adıyla isimlendirilmesidir.
Karaçay-Malkarların Bahar Bayram Kutlamalarına gelince, hemen dikkati çeken ve üzerinde durulması gereken konu bu Bayrama Türk boylarının çoğunda kullanılan Ulu Gün, Yeni Gün veya Nevruz adı verilmediğidir. Nevruz kelimesi Karaçay-Malkar dilinde sadece insan adı (Bey ve Bayan adı) olarak rastlanıyor. Zaman, mevsim değişikliği açısından aynı özellikleri taşıyan, benzeri unsurları içeren Bahar Bayramına bütün Türklerce benimsenmiş Nevruz veya Yeni Gün yerine Karaçay-Malkarlar tarafından Gollu, Gutan, Altın Hardar, Saban toy gibi değişik isimler verildiği ve bunların günümüze kadar ulaştığı oldukça ilginçtir. İlk Bahar bayramını böyle isimler verilerek kutlanması onun şamanizmle ve mitoloji ile sık teması olduğu, sonradan olan İslam dini etkilere rağmen eski inançların izleri günümüzde bile yaşamaya devam ettiğini açıkça gösteren örnektir.
Karaçay-Malkarların Bahar Bayram kutlama törenlerinde bazı Türk boylarında olduğu gibi mecusilikle ilgili en eski unsurlar geniş bir yer almaktadır. Oda Karaçay-Malkarların kendilerine yardım edeceklerine inandıkları çeşitli Tanrılara: Yer Tanrısı, Güneş, Av Tanrısı ve tapındıkları ağaçlara, taşlara dileklerde bulunma, bayramlarına bile bu Tanrıların adını koymalarıdır. Buna güzel bir örnek ile Bahar Bayram törenleri Gutan, Çoppa ayrıca da Golludur.
Bu tebliğimizde biz Karaçay-Malkarların kültür, felsefe, inanç mirası olan Bahar Bayram törenleri özellikle de Gollu Bayramının Nevruzla ilgisi konusunda bazı düşüncelerimizi aktarmaya çalışacağız.
Karaçay-Malkarların iki mevsimin sınırlı olan yılın bu ayına büyük önem verdikleri forklor eserlerde ve halkın atasözlerinde de oldukça açık yansımış. Jaz başı jabalak (ilk baharda lapa lapa yağan kar) Karılgaç karı (kırlangıç karı) gibi deyimleri günümüzde bile geniş bir şekilde kullanmaktadır. İlk Baharın Baldırjüz diye adlandırılan Türkiye Türkçesinde kocakarı soğuğu anlamını taşıyan soğuk havalar dönemine kış ve yazın mücadelesi denir. Bunu yansıtan bir örnek verelim.
"Anda bol da, mında bol "Nerede olursan ol
Baldırajüzde üyde bol Baldırajüzde evde ol
Dep ayttırğan kış şuuknu Diye söyleten kış soğuğun
Ahır künleridi ol Son günleridir o
Ağ mıyıklı kış kırpaknı Beyaz bıyıklı kışın
Tanıysız jüyrük atın Tanıyorsunuz yürük atın
Anı jaz başına katı Onun ilk bahara karşı
Küreşivçü sıfatın"1 Güreş tutan yapısın"
Halka bir taraftan Mart ketmeye, dert ketmez (Mart gitmeden soğuk gitmez) diye betimlenen diğer taraftan ise Mart keldi- şat keldi (Mart geldi- şenlik (güzellik) geldi) ata sözüyle tespit edilen Mart ayı iki mevsimin şartlarını bir araya alabilme özelliği, ikiliği ile tanınmış bir dönemdir.
İlk baharın tabiatın can bulduğu ile ilgili gelenekler arasında Malkar ve Karaçay'da XX. yüzyıla kadar ilk gök gürültüsü töreni korunmuş. Günümüzde de büyükanneler, ilk gök gürültüsünü duyunca, torunlarına demir bir nesneyi ısıtıyorlar. İlk gök gürültüsü töreni düzenlemek için gençler, özellikle de genç kızlar toplanırlar, evlere ayrıca da genç (yeni) gelinleri olan evlerin önüne gidip, böyle bir şarkı söylerler:
"Bu ayın- Totur ayın "Bu ayın Totur ayın
Üyünde bolsun balın, mayın Evinde olsun balın, yağın
Jazğı künün bolsun sana oğurlu Bahar günün olsun sana uğurlu
Şatman şatlık ayta kelgenbiz Güzellik şenlik diyerek geldik
Bu künnü Bayram etip Bugünü bayram sayarak
Şukur bolsun Teyige Şükür olsun Tanrıya
Kutulduk jazğa jetip"2 Kurtulduk bahara yetiştik"
Bu şarkının diğer bir varyantı ise Sertmendir.
"Jıldan bir kelebiz "Senede bir defa geliyoruz
Körmegiz aman közden Kötü bakmayın bize...
Şertmen, şertmen" Şertmem, şertmem
Bermesen- ketmem Vermezsen- gitmem
Har jağı künün mübark. Her bahar günün mübarek
Kış ketdi da jaz keldi Kış gitti ve yaz geldi
Kırdık bla kaz keldi Oltalarla kaz geldi
Har jazğı künün mübarek"3 Her bahar günün mübarek
Bu tekerlemeleri okuyup ev sahiplerinden, genç gelinlerden hediye alırlardı.
Malkarların bazı yörelerinde, ayrıca da daha yaygın Çerek vadisinde kardelen çiçeğinin bir bayramı olmuştu. Bu bayram töreninde büyük anneler ve çocuklar, kardelen çiçeğini toplayıp, onu veya taze çiğ otu yağmur suyu ile karıştırıp, sokaklarda bu gibi bir şarkıyı söylerken yürümüşlerdi:
"Jankoz çıktı Totur ayda, Kardelen (çiçeği) çıktı Totur ayında
Suvuk ayda Soğuk ayda
Karnı horlap, jerni jırıp Karı yenerek, toprağı delerek
Suvuk ayda Soğuk ayda
Ay kuvandı, kün jarıdı Ay sevindi, kuvvetlendi
Suvuk ayda Soğuk ayda
Jer jaşnadı, karıv aldı Yer sevindi, kuvvetlendi
Totur ayda, suvuk ayda"4 Totur ayında, soğuk ayda
Gittikleri evlerde herkesin, özellikle genç gelinlerin üstüne kardelen suyunu serperek, şu iyi bir dilek sözü söylemişler: "Kırdık kibik üyleyinnin, sabiylerin jankoz kibik jıltırasın" (Bu ot yerleş, çocukların kardelen çiçeği gibi parlasın).
Bayrama yakın günlerde Karaçay - Malkaraların kutsal saydıkları ağaçların ve taşların yanına gidip koyunlar keserek tören yaptıkları bilinmektedir. Kurban etini pişirmek için yakılan ateşin üzerinden atlamak geleneği ise dünyanın pek çok halklarında olduğu gibi, ateş güç, kuvvet vermek, hastalıklardan, kötülüklerden korumak özelliği olmasına duyulan inançtan kaynaklanmaktadır.
İslamiyetten önceki dönemlerde tapındıkları ağaçların ve taşların kendilerine yardım edeceklerine inanan Karaçay- Malkaralar o ağaçlara dilek-istek bezleri bağlarlar, taşların çevresinde oyun, dans düzenlerlerdi. Hazırladıkları yemeklerden ve etten ayırdıkları parçaları bu ağacın taşların Tanrılarına koyarlardı. Kutsal ağaçlara, taşlara inanma Karaçay- Malkarda çok güçlü olmuş. Mesela, Malkar dağ vadisinin ihtiyarları XX. Yüzyıla kadar:Allah seni korusun, desteklesin, Ravbazı ağacı ise beni dedikleri bu inanmayı ne kadar sağlam olduğunu açıkça gösteriyor. Bunlar ve bunlara benzer törenler daha çok bayramın öncesi günlerde yapılırlar.
Yeni yıl bayramı ise Karaçay- Malkaralarda XX. Asıra kadar Totur, Mart ayının gece ile gündüzün eşit olduğu gün 22 Martta kutlanıla gelmiş. Yeni yıl ve ilk bahar aynı zaman parça içerisinde oldukları için, Karaçay- Malkaraların bahar bayramı kutlama törenlerinde tarım, çiftlik, tarla işleriyle ilgili unsurlar geniş bir yer aldıkları doğaldır. Bundan dolayı yıl başı bayram sabah toy diye de adlandırılır. Bazı doğu halklarda, Karaçay- Malkaralarda gibi baharın gelişini sabah tutarak kutlandığı bilinmektedir.
Kaynaklarda Karaçay- Malkaraların bu bayram törenine yeşil üzerinde bolluğun bereketliğin, verimliğin simgesi- altın koç- resmi olan bayral(lar)la geldikleri söyleniyor. Burada Türkler tarafından değer verilen bayrağın yeşil ve koçun altın (sarı) rengi dikkati çekiyor. Bu unsurlar bayramdan önce yapılan Gutan töreninde de geniş bir yer alıyorlar.
Yukarıda bahsedildiği gibi Karaçay- Malkarların bu mevsimle ilgili bayrama yakın günlerde yapılan törenleri oldukça çoktur. Fakat Türk oylarında kutlanılan Nevruz bayramının pek çok özelliklerini içine alan bayramları ise bence Gollu olmuştur. Bu kelimenin anlamını tahmin olarak değerlendirmeler çoktur, bazıları çok ilginçtir. Mesela bütün hayatını Malkar forklor malzemelerini toplamayla hasreden araştırmacı Dalhat Tavmurzadev Gollu kelimesi gun, hun kelimesindendir. Hunların bayramı anlamını taşıyor diye bir düşüncesini ileri sürüyor5. Burada Gollu kelimesinin etimolojisi konusuna derin girmeden , bayramı kutmala özelliklerini üzerinde duracağım Gollu bayramı Malkaralarda önceden güzel yemekler, sıralar yapılara, koyunlar kesilerek kutlanıldığı bilinmektedir. Bayrama yeni daha çok açık renkli (açık yeşil, kırmızı sarı ve beyaz) elbiselerle gelirlerdi. Herkes büyük bir kırda toplanırdı. Bayrama başka köylerden, komşu halklardan bile misafirler davet edilirdi.
Önceden bütün ulusça bayramın yöneticisi (töreci) olarak saygılı bir yaşlı adam seçilir, ve bayramı böyle iyi (güzel) dilek sözüyle açardı:
"Kuvançıbız künde da bılay bolsun Şenliğimiz her gün böyle olsun,
Bu kuvaçha kelgen nasıptan tolsun Bu bayrama gelenler mutlu olsun.
Nasıp bizden ketmesin Mutluluk bizden geri gitmesin
Kıyınlık bizge jetsin Acı dert bize yetişmesin
Jarısında jürekle Şenlik bulsunlar yürekler
Kabıl bolşunla ahşı tilekle Kabul olsunlar iyi dilekler
Jazıbız Jovunlu bolsun Yazımız yağmurlu olsun,
Küzübüz Künlü bolsun Güzümüz güneşli olsun,
Kışıbız karlı bolsun Kışımız karlı olsun,
Lakzıbız mon bolsun"6 Yiyeceğimiz bol olsun.
Bu dilek sözü Tanrılara yalvarma, halkta dirlik, sağlık, bolluk olsun niyetiyle söylenilmiş. Dilek sözünden sonra kavalcı kavalını çalarak törenin başlayacağını bildirirdi. O zaman törene katılan herkes, kadınlar, erkekler, gençler bir araya gelirler, ele ele tutuşup halka halinde şarkı söyleyerek dans etmeye başlarlardı. Bu törende söylenilen şarkının bir parçası Karaçay-Malkarın Çerek dağı vadisinde yaşayan bir ihtiyardan 1960lı yıllarda yazılıp alınmıştı:
Oyra Gollu, Oyra Gollu Oyra Gollu, Oyra Gollu
Oyra Gollu sen jarık, Gollu Oyra Gollu, neşeli Gollu
Oyra Gollu, sen sarı tonlu Oyra Gollu, sen sarı kürklü
Oyra Gollu, sen bereketli kollu7 Oyra Gollu, sen bereketli elli
Bu metine göre Gollunun ilkbahar bayramı töreninin ismi olduğuyla birlikte bu mevsimin ve bolluğu, bereketi, verimliliği destekleyen tanrının adıdır. Buna başka bir örnek de misafirleri uğurladıkları zaman onlara söylenen dilek sözlerini de verebiliriz: "Barığız ahşı jolğa, Ullu Gollu jol nögerlik etsin sizde har kayda da!" (İyi yolculuklar size Ulu Gollu yolculukta size yoldaş olsun).
Gollu kelimesinin etimolojisi söylediğimiz gibi şimdiye kadar açıklanmamıştır. Bu kelimenin kökü olan gol çeşitli dillerde ateş, şimşek, gök yüzündeki ateş, aydınlık yer, anlamını tşıyor. Kelimede, Türkçede fazla kullanılan lı eki olduğundan dolayı Gollu, bazı bilim adamlarının kanısına göre ateşi olan anlamındadır ve Gollu Güneş tanrılarındandır. Buna tesbit olarak, Gollu Bayramı uzun süren kıştan sonra güneş yeniden dirildiği ve bütün yeryüzünü canlandırdığı gece ile gündüzün eşit olduğu gün yapıldığını söylüyorlar. Gollu Tanrı, aydın, neşeli, sarı kürklü, bereketli diye betimleniyor.
Karaçay-Malkarlar bayram öncesi gecesini mukaddes saymışlardı. Halkta bu geceye Amin Gecesi (dileklerin kabul olduğu gece) Nart kophan keçe (Karaçay-Malkarın babaları sayılan Nartların mezarlarından kalktığı gece) diye çeşitli isimler verilmiş.
Araştırmacı M. Jurtubayevin söylediğine göre, bu geceyi adlandıran Nartların kalktığı gece değil Nar kalktığı gece şekli doğrudur. Nar kelimesi ise Moğol dillerinde Güneş, Türkçede Ateş anlamını taşıyor. Bu konuyla ilgili Nardugan adında bir batran töreni Tatarlar, Başkirler ve Çuvaşlarda da olması çok ilginçtir. Bu bayramı güneşin doğduğu bayram olarak kutladıkları dikkati çekiyor. Bunlara dayanarak M. Jurtubayev, Gollu bayramının öncesi gecesini Nar kalktığı gece veya güneşin doğduğu gece olduğunu tarif ediyor ve bu inancın pek çok halklarda olduğu ile ilgili törenin en eski çağlardan beri kutlanıla gelindiğini söylüyor.8
Büyük bir coşkuyla başlayan Gollu bayram töreni Karaçay-Malkarlarda bir hafta sürerdi. Bayram günlerinde, Ok atma, at koşusu, taş atma gibi çeşitli yarışmalar düzenlenirdi. İlginç ve yöresel oyunlar oynanırdı. Gençler güreş tutar kendilerini sınarlardı. Bayramda en çok ilgi toplayan ve dikkati çeken törenlerden biri güzel terbiyeli kızları ve yiğit oğlanları seçme günü olmuştu. Gollu bayramında seçilen güzel kız veya bayramad herkesi yenen delinkalı diye bu kızlara ve delikanlılara hediyeler verirlerdi. Mesela kıza gümüş kuşak ve hediyelerle beraber kuş tüyü. Bayramdan sonra da onlara saygı gösterilirdi.
Bayramda iyi, güzel, yiğit ve çalışkan oldukları için bazı soy, ailelerin kız ve delikanlıları övülürken, hırsız, tembel ve uykucu olanlar da azarlanırdı. Ama hiç kimse buna kızmazdı. Şakayı oyunu çok seven Malkarlar bayramlarında da şaka yapmaya gülmeye geniş bir yer vermişlerdi. Başka törenlerde olduğu gibi Gollu bayram kutlamalarında Teke Gâpçi (ağızlarda keppay) adı verilen oyun düzenlenirdi. Teke oyunu oynamak içim erkeklerden birikeöeli bir örtü veya kürkü bürünür, keçi maskesi takarak komik bir tarzda oynamaya başlar. Oyun düzenlemelerinde yöneticinin güldürücü maskara eden bir yardımcısı olur. Bu oyun günümüzde de köy evlenme törenlerinde oynanmaktadır.
Bu bayram kutlamalarında çeşitli sanat kollarına ait müzik, dans, şarkı söyleme bölünmez bir bütün olarak bir arada yapıldığı ilginçtir. Bu bütünlük eski çağlar sanatının özelliğidir. Şenliğin yiğitliğin dostluğun yardımlaşmanın ve bütünleşmenin ifadesi olan Gollu bayramının kaldırılmasının nedeni olarak halkın hafızasına yansıyan bir efsane oldukça önemlidir. Efsane şöyledir: Bir defa Gollu bayramına çok eski ve yırtık elbiselerle bir delikanlı gelmiş. Onu misafir etmişler, yedirmişler, içirmişler. Fakat kızlar çulsuz biridir diye onunla dans etmek istememişler. O zaman delikanlı eski elbiselerini çıkarmış ve herkesin karşısında altın giysileriyle kalmış. Kızlardan birini davet etmiş ve onunla dansetmiş. Sonra kızı atına bindirip dört nala uzuaklaşmış. Arakasından gittilerse de yetişememişler. İlk versiyonda bayrama gelen altın elbiseli delikanlı Gollu Tanrısının kendisi olduğu söyleniyor.9 Bu efsanu Gollu bayramına halkın bakışını açıklıyor. Bayramın temelinde olduğu gibi, insanlr birliğini bozdukları için hiç kimseyi ayırmadan herkese, aydınlığını, sıcaklığını aynı ölçüde veren Güneş Tanrısı Gollu kızları cezalandırmıştı.
Bütün törenlerine iyi dilek sözleriyle başlama ve bitirme Karaçay-Malkarların en eski ve günümüzde de çok yaygın bir geleneğidir. Söylenilen sözün büyük bir gücü olduğuna inanmanın ifadesi olan, halkta bugün de bazı hastalıklara, korkunç şeylerin adlarını söylemeden başka uygun bir isim verme âdetinin yaşamasıdır. (Mesela, bazı hastalıklara ataytamaz adı söylenmez ismi verilir). Söz büyük bir güçtür, sözle insanı öldürmek veya kurtarmak mümkündür. Sözün gücüyle büyük orduları bile izinde götürmek mümkündür gibi halk arasında geniş kullanılan deyimler bunu en güzel örneğidir.
Sözün büyük gücü olduğuna inanan Karaçay-Malkarların her bayram töreni için alğış diye isimlendirilen iyi dilek sözleri vardır. Gollu bayramında söylenilen alğış onlardan biridir:
"Jaşlarıbız jigitlige sanalsınla Oğlanlarımız yiğitlere sayılsınlar
Kazlarıbız arıvlukğa talaşsınla Kızlarımız güzel olmaya çalışsınlar
Golluda bir birleri bla jaraşsınla Gollu bayramında bir birleriyle bütünleşsinler
Sav kalığız bereketli jaşağız Hoşça kalınız bereketli yaşayınız.
Dil özelliği açısından bu alğışlarda daha çok kullanılan fiilin, istek, dilek, emir şeklidir. Tekerlemeler de geniş bir yer almaktadır. Burada Rus bilim adamı Borokovun Karaçay-Malkar dili hakkında söylediğini aktarkamak yerinde olacaktır. Bu dil gram ölçü birimi kadar küçük olmasına rağmen, çok kıymetlidir. Çünkü Türkçe'nin en eski özelliklerini tertemiz bir şekilde korumuş. Bu fikri Karaçay-Malkarların bahar bayramı kutlamalarında da rahatlıkla kullanabiliriz. Diğer Türk topluluklarından çok erken ayrılmış oldukları ve ömürler boyunca geçilemez yüksek dağlar arasında başka halklardan ayrı yaşamaları nedeniyle bu bayram kutlamaları ve törenlerde söylenilen dilek sözleri (alğışlar) en eski biçimlerini korumuşlardır. Buna güzel örnek olabilecek dilek sözü de Gollu bayramında söylenilen alğıştır. Bu alğış Atatürk Kültür Merkezi tarafından hazırlanacak olan Nevruz Antolojisinde yer alacaktır diye düşünüyorum.
Hazırlanması plânlanan bu antoloji araştırma yapan bilim adamları için büyük bir önem taşıyor. Şu anda çağdaş dünyanın çeşitli bilim sanat kollarında çalışan araştırmacıların en çok üzerinde durdukları konu Dünyanın çeşitli araçlarla, sözle resimle, uyonla müzikle vb.) yapılan modeli konusudur. Bunu göz önüne alırsak antoloji kitapları ve bu gibi bilgi şölenlerinin önemi daha da artıyor. Bilindiği gibi aynı dünyayı her halk, her kültür kendi mantığına, dünya görüşüne uygun olarak, kendine ait kültür unsurları ve dil özellikleriyle yansıtıyor. Bu yüzden her kültür, her dil (yeni) bir dünyadır diyebiliriz Bunu tespit eden bir örnek: Batı ülkelerinde yılbaşının, yeni yılın simgesi beyaz sakallı ihtiyar Noel Baba ise Doğu ülkelerinin çoğunda ve Türk boylarında genç güzel bir kızdır. Düşünün: Yeni yıl, başlangıç Batıda ihtiyarlıkla; Doğuda gençlikle simgeleniyor. Bunlar ayrı bir mantıktır. Hayata ayrı bir bakıştır. Böyle kültür unsurlar, özellikler oldukça çoktur. Onları bir araya getirmenin yolu Dünyanın Türklerin çizdikleri bir kültür resmi (modeli) adında büyük bir çalışma olabilir. Bu çalışma yapılırsa bugünkü bilgi şölenimiz ve Nevruz Antolojisi kitabı çalışmaya önemli bir katkı olacaktır.
DİPNOTLAR:
1 Said Şahmurazev Tavlunu Kalendarı, Nalcik, 1970, s. 12.
2 Karaçay-Malkar Folklor, Nalcik 1996, s. 89.
3 Karaçay-Malkar Folklor, Nalcik 1996, s. 90.
4 Alğışla, nart tavruhla, jomakla, jırla elberle..., Nalcik 1997, s. 220.
5 D. Tavmirazev, Gollu, Nalcik 1993, s. 21.
6 Karaçay-Malkar Folklor, Nalcik 1996, s. 404.
7 Hudojestvennıy yazık folklora kabardintsev i balkartsez, Nalcik 1981, s. 8.
8 M. Ç. Jurtubayev, Drevniye verovaniya balkartsev i karaçayevsev. Nalçik 1991, s. 195-197.
9 M. Ç. Jurtubayev, Drevniye verovaniya balkartsev i karaçayevsev. Nalçik 1991