Karaçay-Malkar edebiyâtının günümüzdeki en önemli temsilcilerinden biri olan Dina Mamçu 1953 yılında Rusya Federasyonuna bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde Yukarı Mara köyünde doğmuştur. Babasının adı Tariel’dir. Karaçay-Çerkes Devlet Üniversitesi Edebiyât Fakültesinden mezun olmuştur. Uzun bir süreden beri “Karaçay” gazetesinde çalışan Dina Mamçu halen bu işine devam etmektedir. Dina Mamçu’nun bu çalışmada yer alan şiirleri, 1990 yılında Çerkessk şehrinde yayınlanan “Tambla Aytırma” [Yarın Söylerim] adlı eserinden Türkiye Türkçesine aktarılmıştır.
Yarın Söylerim
Güzel gözlerinde
Yeri olmasın hüznün
Güzel bir dileğe benzer
Bulurum senin için bir gün
Göz bebeklerinde
Kederin gölgesi kalmasın
Çiçeklerden bir tahttır
İnan ki senin ihtiyacın
Vahşi bir atı evcilleştirip
Armağan edeceğim sana
Durdurabilirsem seni burada
Göndereceğim dağlara
Baharımın kardeleni sensin
Yazımın aydınlığı da sen ol
Gecemi gündüzümden ayırdın
Sağ ol
Bekle
Yarın söylerim her şeyi
Devam ederiz biz yine sohbetimize
Bahardan vazgeçme
Siyah saçlarındaki gümüş halkaları
Önemseme
Bırakma öfkenin rüzgârına
Doğmamış umutları
Vazgeçme sözünden, yetişirim
Mahmuzlayarak bulutları
Uzun yolumu kısaltarak
Sana gelirim
Seni neden bu kadar beklettiğimi
Yarın söylerim.
Hayatın Özü
Bilir misin yıldızların dostluğunu
Uçsuz bucaksız, berrak gökyüzünde
Bakarlar birbirlerine gönülden
Bunun için ışık gelir bize gökyüzünden
Fark ediyor musun bulutların hareketini
Birazdan yağmur olup yağacaklar
Dünyaya baht getirmek için
Yeryüzünü yeşil çimene boyamak için
Görüyor musun kardelenin çabasını
Bu dünyaya gelmek için ne kadar da hevesli
Hissediyor musun toprağın sevincini
Ya çocukların çıplak, koşarak geldiğini
İşte onlardır en muteber varlıklar
Onlardır hayatın özünü kuranlar
Güzelliğin nurunu saçanlar
Yeryüzüne aydınlatanlar
Bize mutluluğu lâyık görenler
Karanlığın aydınlık olmasını isteyenler
Kış sizin için hazırlıyor dünyadaki yerini
Güneş de uzatıyor yeryüzüne ellerini
Bereketini bizden esirgemeyen cömert tabiatın
Öğütlerini tutarak biz de onu mutlu edelim
Elikler gibi huzuru koruyarak
İnsanlığın en yüce görevini yerine getirelim.
Umut ve Deniz
Umudun yıldızı denizden bakar
Rüzgârın dili dağları yalar
Günlerden doğar haftalar
Haftalardan da aylar ve yıllar
Kederin can dostu dert kamçısı
Kederin bedeni ağır kamçısı
Kalbin hâsılasız umudu
Kederin dağılmayan bulutu
Terazinin bir tarafında umut, diğerinde keder
Dağları aşmak için uğraşırlar
Günler kısalır, güller kızıllaşır
Issız geceler aya gülümser
Umut çağırdığında keder yalvarır
Keder çağırdığında umut yalvarır
Engel olamadılar birbirlerine
Eriştiler dağları aşarak denize
Güneşin mekânı kumsalda
Dalgaların hareketiyle deniz titriyor
Deniz kıyısında bir telaş
İnsanlar denizde yıkanıyor
Rüzgâr kara kederi dağıtırken
Beyaz umut giriyor denize
Dalgalar set olsalar da karşısında
Yıkılmıyor umut geriye
Beyaz umut denizde
Bulmuş aradığı kısmeti
Uzun yıllar boyunca birbirlerine
Hoş sözler söylemişler ikisi
Umut olmayınca deniz karanlık bir gece
Denizsiz umut ise olamaz kraliçe
Kara keder kalmış kıyıda
Ağlıyor artık kendi başına
Çöldeki develer gibi suya hasret
Gelmiş kefen giyme safhasına
Kendisini atmak için uçurum arıyor
Fakat o da yok ki kumlu kıyıda.
Güneşin Doğmasını Bekliyorum
Bütün gece gözlerimi kapamadım
Bekledim güneşin doğmasını
Şafak sökmeye başladığında
Keder benden biraz uzaklaştı
İşte güneş doğdu, dünya uyandı
Aydınlığa hasret kalan yüreğim
Onu alıp götürdü, taze bir gelin gibi
Hiç durmadan onu seyrettim
Güneş beni okşarken zaman geçti
Ayrılma zamanı geldi akşam vakti
Hayallerimi yarıda keserek
Uğurluyorum bugün de güneşi
Semâya uçtu gitti
Yine bir gün daha kayıp benden
Gece karanlığı kaşlarını çatmış
Bir süvari gibi bakıyor ileriden
Akşam vakti dönüyor başım
Ruhum sisli bir göl
Yarın aydınlık olur yine
Taze bir gelin gibi oturur evimde.
Bahar Geldi
Bahar geldi sonunda
Buzlu kapıları kırarak
Umutları, arzuları getirdi
Uyuyan kalbimin gözlerini açarak
Eğer beni görmek için gelmişsen
İşte çıktım kollarımı uzatarak karşına
Söylediğin güzel sözleri
Sevinçle hapsettim kalbime
İnan seni çok seviyorum
Seni bekliyorum, gözlerim hep yolda
Şefkâtle kucağımı açıyorum
Can verdiğin ormanlara, dağlara.
Yurdum
Dünyanın en güzel sözlerini
Bir yerde toplayabilsem
Dünyanın en güzel şarkılarını
En güzel ben söyleyebilsem
Dünyanın bütün dillerini
Ve hatta kuzgunun dilini bilsem
Dağlıların şarkılarını
Yüreğimle terennüm edebilsem
Yerimden hiç kalkmadan
Bütün dünyayı görebilsem
Yıldızlar gibi bütün insanlara
Aydınlığımı verebilsem
Hayır, hiçbir zaman
Kibirlenmezdim bu toprakta
Çağırsaydı beni yıldızlar
Ben yine kalırdım bu yurtta
Yurdumdan daha güzel bir yer düşünemiyorum
Kalbimin sıcaklığı hep burada
Dünyadaki bütün aydınlığı feda ederek
Sona erer nefes alışım yurdumda.
Ne Zamana Kadar
Ne zamana kadar düşüncelerime
Gireceksin sen hiç durmadan
Beni ne zamana kadar bekleteceksin
Baharda, sonbaharda olgunlaşmadan
Ne zamana kadar duracaksın
Aklımda hiç kımıldamandan
Ümitlendiriyorsun beni
Çekiyorsun beni kendine hiç acımadan
Hep yalnızım, senden ayrı
Bilmiyorum ne kadar geçti zaman
Ellerim hep boşta kaldı
İşte sana kavuştum dediğim an.
Zaman
Bir ilham bekledim
Umutla şafaktan
Fakat cevapsız bıraktı
Kayboldu birden
Bir ilham perisi gelir mi diye
Yıldızlara baktım
Ayı da öylece seyrettim
Yine çaresiz kaldım
Akşamı bekledim
Bir şeyler umdum ondan
Ya engin dağlar, çağlayanlar
Hiçbir şey gelmedi sizden
Günler geçti, aylar geçti
İlham perisi geldi
Ve sonra ansızın
Yeni duygular verdi
Meğer senmişsin zaman
Her şeyi yerli yerine koyan
Sönmeye yüz tutan kalbimin
Ateşini yeniden yakan.
Derinde Kalacak
Öyle bir şiir yazmak istiyorum ki
En güçlü duygularımı hissettiren
Mısraları okuduğun zaman
Kalbimdekileri sana anlatan
Umarım okuduğun zaman
Mısralarıma değer veriyorsun
Her zaman hayalimde bana
Bakışlarınla gülümsüyorsun
Kanatlarım olsaydı
Sadece bir kere uçmak için
Acaba hangi duyguları
Sana söylemek isterdim
Ne olur anla beni
Kalbim hızla çarpıyor
Tuhaf duygular içerisindeyim
Yeniden alev almış ateşteyim
Hızla geçen çaresiz günlerim
Her birinizden bir şey istiyorum
Sıcaklığınızı zaman götüremez
Sizi en temiz duygularla seviyorum
Bir şey söylemek istiyorum
İçimde derin bir arzu var
Fakat bu arzu kalacak derinde
Son nefesim tükeninceye kadar.
Sabah
Şafak söküyor geceden sıyrılarak
Bedenini attı sabaha
Rüzgâr gözlerini açarak
Başladı yine huysuzluğuna
Çıngırak sesli rüzgâr
Koşuyor kardelenli ovaya
Acele ediyor rüyasını anlatmak için
Şafaktan işaret almışçasına
Şafağın ilk ışıkları başlarını kaldırıp
Çıkmışlar yıldızların mekânına
Sabahın ilk aydınlığı benziyor
Yeni maya tutmuş yoğurda
Şafağın çocuğu güvercin
Uçuyor ok gibi yükseklere
Kanatlarının altına gizleyerek
Aydınlığı getirecek yeryüzüne
Sabahın aydınlığı geceyi kaldırıp
Denizin altına atmış
Her tarafta kendisini gösterip
Sabah uyanmaya başlamış.
Kalbin Tercümanı
Cevap bekleyen gözler
Başka gözlere kaydılar
Bakışlar karşılaştı
Kalpler sıkıştı
Gözler gözlere
Kalplerdeki duyguları anlattılar
Gözler kalbin kalemidir
Gözler kalbin selâmıdır
Kalp derin bir göl
Onun en değerli balıkları gözler
Onlar kalbin cevabı
Susuzluğunu kandıracak sözler
Gözler gözlere bağlandılar
Gözler kalbin tercümanıdır
Kalpten kalbe bir köprüdür
Kalpten dünyaya bin köprüdür.
Düşündüğümde
Düşünmeye başladığım zaman
Aklım dört bir tarafa bölünüyor
Gözlerimi sıkıca kapattığım zaman
Gözümün önünde kaderim görünüyor
Bazen parlak bir yıldız gibi
Gözümün önünde kaderim
Talihimi elimle tutmuş gibi
Kaderime yetiyor gücüm
Gökyüzünü yararak bulutların içinden
Pilotun uçağı uçurması gibi
Muktedir görünüyorum
Kaderimi çevirmiş gibi
Bazen yağmur buğusundan
Sanki önümü göremiyorum
Bir ırmak gibi yavaş hareket ediyorsun
Bu yüzden ben de fazladan adım atmıyorum
Doğrusu nasıl olacak bilmiyorum
Düşünceler içerisinde boğuluyorum
Nasıl istersen öyle yap, benimle uğraşma
Aklıma geldiğin zaman yüzümü senden çeviriyorum
Artık kendimi kadere bırakıyorum
Sonrası ne olacak diye adım attığım zaman
Hemen bir çare aramaya başlıyorum
Taşlı bir yolda ayağım sürçtüğüm zaman.
Kar Yağıyor
Kar yağıyor, yüreğimdeki heyecan dindi
Beni bir genç kız gibi kendisine çekti
Kar yağıyor lapa lapa yağıyor gözümün önünde
Kan dolaşımı hızlandı beynimde
Kar yağıyor soğuk havayla birlikte
Havalı genç bir kız gibi
Beyaz yıldızlar damladı yüzüme
Beyaz serçeler dokunuyor tenime
Karın üstünde çıplak ayaklarımla koşuyorum
Beyaz örtüyü sıcaklığımla kaplıyorum
Bal peteği gibi görünüyor gökyüzünde kar
Yarış atı gibi yağıyor bugün kar
Kar yağıyor toprağın her tarafına
Eğer varsa bir yaran kapanır
Kar yiğittir, gökyüzü büyütmüş onu
Kar mutlu, kaldırıyor toprak onu
Kar yağıyor, hakim olmuş her tarafa
Baharın ılıklığı geldi yanıma
Nedense bugün çok mutluyum
Beyaz kanatlar çıkmış ruhuma.
Geçen Günlerim
Çekiyorum, çekiyorum, çekiyorum
Koparıyorum günleri hayattan
Günler ise demirden bir kürk giymiş
Kurtulup gidiyorlar ölümden
Yaşadığım her bir gün
Kalbimden beslenen bir ağaç gibi
Büyüyor, sıklaşıyor orman
Kökleri inanç ışığını bulmuş gibi
Orman büyürken kalpteki su
Azalıyor hiç durmadan
Orman benim kalemdir
Çevresi kayalık, uçurum olan
Her günüm birer kayın ağacı gibi
Geçen yıllarım ise sık bir orman
Düşüncelerim de yapraklar gibi
Dinleniyorlar bu ormanda
Büyüyor orman, ben de seyrediyorum
Düşüncelerin yuvası olmuş kalbim
O büyürken ben küçülüyorum
Kısaldıkça kısalıyor ömrüm.
Mertlik
Mertlik erdemdir Dağlılarda
Doğuştan kanlarında var
Asırlar boyunca, yoldaş oldu gençlerimize
Nesilden nesle geçti bize
Dağlı gençler savaşırken
Yurdun gerçek yiğitleri oldular
Ev kuran bir kimseyi gördüklerinde
En çok yardımı eden yine onlar oldular
Avcı dolaşıp bir geyikle dönse de
Kibirlenerek bakmadı arkadaşlarına
Altın, gümüş, ya da bir hazine bulduğunda
Yalnız kendisi için koymadı torbasına
Bozulmadı onların arkadaşlığı
Delikanlılar güzel bir kızı sevdiklerinde
Kıskançlık duygusuna esir olmadılar
Aşkın ateşinde yansalar bile
Mertlik erdemdir dağlarımda
Bugün de devam ediyor halkımda
Mert olsun, yiğit doğsun neslimde
Hep bu istek var dileklerimde.
Gücenme
Kimi zaman hüzünlü olursa bakışlarım
Bir şey kaybetmiş gibi uzaklarda
Güneş bile her zaman açık olmaz
Bunun için gücenme ne olur sen bana
Yurdum için kaygılanırım her zaman
Yüreğimdeki kıvılcım sönene kadar
Bir gün senin gönlünü kırarsam
Bunun için gücenme ne olur sen bana
Heyecana yetişir gücüm
Bahar yurduma ninni söylediği sırada
Akşamki yapraklar gibi sessizleşirsem
Bunun için gücenme ne olur sen bana
Takılıp düşmeseydim hayatta çok kere
Kalırdım hiçbir şeyi anlamadan
Düşenin ayağa kalkması gerekir
Düşersem eğer gücenme ne olur sen bana.
Sonbahar
Çiçekli sonbahar bir başka türlü senin bakışların
Sakin bakışlarınla dünyanın dört bir tarafını kaplamışsın
Fakat kalbimin bir yerlerini de harap ediyorsun
Yok mu bir çare beni rahat bırakman için
İlk önce yaprakları sarartıp
Sonra etrafı solduruyorsun
Geçip giden seneyi yağmurunla hüzünlendirip
Rüzgâra şarkı söylettiriyorsun
Sonra bulutlar kaplıyor gökyüzünü
Gölgesi dağların başına aksediyor
İşte o sırada zaman aceleyle
Düşüncelerle karışık geçip gidiyor
Bedenler de sonbaharla örtünmüş
Sırtlarında yük, insanların hızı kesiliyor
Kalplerde de baharın umutları değişmiş
Çıkması zor dar bir kanyondan bakıyor
Çok şeyi hatırlatıyor
Sonbahar, kaderin cilvesi
Bu şekilde geçiyor ömür
Sona erene kadar her insanın vadesi.
Doğar Yine Yeni Şiirler
Doğar yine yeni şiirler
Güzel mısralar kalbi sızlatarak
Başlarını uzatarak seyrederler
Bulutlar yukarıdan bakarak
Güzel duygular tahrik eder kalbi
Derin düşüncelerle bakar gözler
Hayat arayan aydınlık umutlar
En güzel sözleri ister
Doğar yine yeni şiirler
Güzellikleri dünyaya dağıtarak
Yaz güneşi de ışıklarını verir
Yeryüzünü ısıtır, bereket dağıtarak
Tuhaf oldu sonbaharda günler
Gönülleri ferahlatarak hızla geçerler
Becerikli eller hayatı okşayarak
Zamanı överek, kaderi çizerler
Doğar yine yeni şiirler
Dünyadaki dostluğu koruyarak
Mavimsi bulutlar yüzerler
Dağların tepesinden bakarak
Bizim insanlarımız da şarkılar söyler
Sevinçle seyrederler çevreyi
Baharda yeni, ipeksi şiirler
Doğar her zaman, okşarlar kalbi.
Biliyorum
Biliyorum asla ağlamayacaksın
Bir damla gözyaşı akmaz gözünden
İçin için yanar, sabredersin
Keder çıkmaz sözlerinden
Biliyorum asla koşmayacaksın
Yağan yağmurun peşinden
Yalnız bir ağaç gibi bekleyeceksin
Rüzgâr okşarken saçından
Kalbindeki kederi açmayacaksın
Biliyorum, herkesten çekinerek
Siyah kaşların çatılsa da
Cesur kalbin ezilerek
Sen ersin, biliyorum
Bu yüzden sana güvendim
Başka yollar da çıkmıştı karşıma
Fakat ben seninkini seçtim.
Kim Bilir
Sonbaharda güneşin son aydınlığı
Gülümsüyor dağın arkasında kaybolurken
Hayatımdan eksiliyor bir gün daha
Gözlerimin önünde gece olurken
Kim bilir, kaderin rüzgârı
Kederlerimi dağıtır mı
Belki onun sakin sesi
Zemzem misali ilaç olur mu
Kalbim fırtınalara yakalanmadan
Sonbahardaki günlerim bulutsuz geçer mi
Günlerim geçer mi sen olmadan
Şimdi sonbahar gecikmeden gelir mi?
Niçin Korkuyorsun?
Hiç konuşmadan, suskun duruyorsun, sabırla
Nasıl oldu da aynı yerde karşılaştık
Gözlerime bakmaya niçin korkuyorsun
Artık bize ne yapabilir ki aşk
Fırtınalar yaşadı kalplerimiz yanlış zamanda
Gülümsüyoruz ikimiz de çaresiz
İlk duygu ne zaman koydu bizi mezara
Nerede şimdi, o artık geri gelmez
Aşk ateşinden yanıp kor olan kalpler
Elbette korkacak değiller kibrit ateşinden
Bakışlarını kendine saklama
Bak, bak, fayda yok beklemekten
Geçmişteki güzel günlerimiz çok az
Gelecekte bizi neler bekliyor kim bilir
Niçin korkuyorsun gemi olup da batmak için
Ya ben hazır isem deniz olup da yutmak için.
İlk Aşk
Çok mutlu olacağımı sanıyordum
Bilmiyordum artık bana karşı bîtaraf olduğunu
Eskisi gibi gireceğimi sanıyordum
Bilmiyordum kapıları örttüğünü
Kendimden çok emindim
Yanında tek ben olacağım
Halbuki en uzakta ben kaldım
Düşüncelerinde bile en az yeri ben aldım
Hayır, böyle nasıl olabilir
İnanamıyor buna kalbim
Etrafın surlarla örülmüş
Ağlıyorum ben ilk aşkım
Seni bulmak için ellerimi uzatsam
Bulamazsam seni gökyüzüne bakarım
Unuttum, hiçbir şeyi kalmadı bende dersem
Kendimi, başkalarını kandırmış olurum
Kalmamış yüreğinde artık bana bir yer
Kendime o kadar güveniyordum ki
Artık istemiyorum ben de bu aşkı
Gömmek istiyorum onu kazarak derin bir kuyu
Unutmalıyım, kalbim, yalvarıyorum
Her zaman gittiğimiz aşk yuvası
Beyaz bulut benim için yaz akşamında
Şelaleler gibi çağlayarak ağlasın
Kuş yavrusu misali yuvadan
Uçup gittin sen ilk aşkım
Çöl kumuna işleyen keskin bir yağmur gibi
Kalbime işledin sen ilk aşkım
Dağ yollarının izi gibi
Kalbimde kaldı açtığın izler
Yeşil otları orakla biçer gibi
Biçtin beni ilk aşkım.
Sözlerindeki Sıcaklık
Güzel sözlerin kalbimi ısıtarak
Uyandırdı içimdeki duyguları
Bahar bülbüllerini şakıtarak
Kaldırdı uyuyan ataların ruhlarını
Sözlerindeki sıcaklık
İçimdeki arzuyu büyütüyor
Benim gerçek dayanağımsın
Sözlerin ısıtarak mutlu ediyor
Baharı bekleyen meyve bahçesi gibi
Sen hazırsın iyilik etmek için
Hakim olmuş bana güzel sözlerin
Çağırıyor beni yıldızlara gitmem için
Bütün dünyanın beğendiği
Bir ozan olmak istiyorum
Ellerimi sana uzatarak
Sözlerini bestelemek istiyorum
Tatlı sözlerin kalbimi ısıtarak
Rahat bir şekilde şafak söktü
Yıldızlar yeryüzünü aydınlattı
Ay da gelerek yanıma yattı.
Kaderini İtme
Neyi öğrenmek istiyorsun sen ondan
Güneşin ışıkları pencerene dayandığı zaman
Neden düşüncelerle doluyor başın
Geçip giden yıllar gözünün önüne geldiği zaman
Neden irkilerek uyandın
Pencereni biri tıklamış gibi
Düşüncelere dalmışsın
Uyku senden kaçmış gibi
Neden bakıyorsun düşmüş gibi
Yerine gelmedi mi dileklerin
Kaderini itme hemen
Henüz gençsin, güçlüdür yüreğin.
Yüreğimdeki Güvercin
Var bir güvercin yüreğimde
Uçup çıkamıyor gökyüzüne
Söyleyecek sözüm dolaşıyor dilimin ucunda
Bütün dünya sığmış avucuma
Gökkuşağının parlak hâlesinin
Durduğu gökyüzüne
Acaba çıkabilir miyiz
Düğünümüze toplanmaz mı bütün köyümüz
Yayımı gerdim ok atmak için
Düştüğü yer mekân olur ikimiz için
Karın altından kardelenin çıktığı yerde
Bulunmaz mı bir çare birleşmemiz için
Göğün yedi katına da yeter gibi
Yedi ömür peşi sıra gider gibi
Uçurdum kalbimden bir kıvılcımı
Bıraktım kazmak için çok uğraştığım hendeği
Var bir güvercin yüreğimde
Uçup çıkmaya başlamış gökyüzünde
Durdurmak için uğraşmayacağım artık
Nereye isterse uçsun yeryüzünde.
Seni Hatırlıyorum
Hep hatırlıyorum bana söylediğin
Aşk dolu güzel sözleri
Birbirimizden uzakta kaldık
Fakat sen hep çekiyorsun kendine beni
Kalbimin derinliklerinde gizlenerek
Yaşamaya devam ediyor aydınlık gözlerin
Hep kulağımda dolaşıyor
Eskiden bana söylediğin sözlerin
Sonsuza kadar hatırlayacağım
Yağmurlu bir gece bana gelmeni
Geniş avluda dolaşarak
Cevapsız, üzgün bir halde gitmeni
İkinci gün çıktığımda karşına
Selâm vermeden gitmiştim
Nasıl unutabilirim
Bilerek seni nasıl da üzmüştüm
Şimdi aradan çok zaman geçti
Hatırlıyorum nedense
Yaprakların filizlendiği ya da döküldüğü zamanlarda
Sen giriyorsun hep rüyalarıma
Düşüncesizlik ettim ben çok kere
Sana karşı hatalıyım biliyorum
Bir gün bu mısraları okursan
Beni affedersin dilerim.
Çok Beklettin
Çok beklettin
Toprağın baharı beklemesi gibi
Körün bir kere de olsa dünyanın
Aydınlığını görmek istemesi gibi
Beklettin, gözüm yollarda
Mutluluğu beraberinde getirecekmişsin gibi
Kederlerim kaybolacak sanki seni görünce
Buzların eriyerek toprağa karışması gibi
Sen geldin, acaba dindi mi kalbim
Bilmiyorum, yerine geldi mi dileğim.
Gökten Yıldız Çaldım
Gökten yıldız çaldım
Yeryüzünde seni beğendim
Kale yaptım denizde
İkinizi oraya götürdüm
İnsanlardan gizledim
Gökyüzündeki yıldızlar azaldı
Yeryüzünden bir insan eksildi
Yuva kurdum kalede
Anlaştılar sonsuza kadar
Boyun eğmemek için ölüme
Tuhaf, nasıl sığdı
Yıldız, ya peki sen
Deniz, nasıl sığdın yüreğime.
Gelirim
Yılın dört mevsiminde
Sana selâm veririm
Çok yalvarırsan
Misafirin olur gelirim
Rüyalarında gördüğün gibi
Gerçek hayatta da görürsün
Yanan ateşten
Bir kıvılcım çıkarırsın
Yılın dört mevsiminde
Dört gününü alırım
Yolcuyum, gitsem de
Ben hatırında kalırım
Kışın gelirsem misafir olarak
Isıtırsın ellerimi
Kara batmayacak şekilde
Açarsın yolumu
Baharda gelirsem misafir olarak
Toprağın nefesini verirsin
Gözlerimin içinde
Mavi kardeleni görürsün
Yazın gelirsem misafir olarak
Mavi göle götürürsün
Şafak sökmeden
Yıldız olup erirsin
Sonbaharda gelirsem misafir olarak
Kederlerini verirsin
Söylediklerini yapmazsam
Sevdiğimi bilirsin.
Kalbimin Derinliğinde
Kalbimin derinliğinde gizlice
Güzel sözleri senin için topladım
Yüzünü aya benzeterek
Seni yıldızlara anlattım
Kalbimin derinliğinde gizlice
Güzel sözleri senin için yazdım
Seni yeşil bir ağaca benzeterek
Yıldızlardan resmini yaptım
Kalbimin derinliğinde gizlice
Yıllardır seni beğendim
Aklımı, fikrimi, her şeyimi
Sadece sana verdim
Kalbimin derinliğinde gizlenerek
Kimseye görünmedin
Hiçbir şeyden habersiz
Hayatımda en önemli yeri aldın.
Sonbaharın Gelmiş
Koyma, koyma kalbine elini
Rahat geçmedi sonbahar akşamı
Geliverdi ansızın haber vermeden
Soğuk esen dağların rüzgârı
Neler düşünüyorsun kim bilir
Kederli görünüyor bakışların
Yaşlanacağın hiç gelmedi aklına
Alev gibi parlayıp söndü gençliğin
Kime verdin taze gülleri
Nasıldı o zamanlar gözlerin
Tutkulumuydu duyguların
Mutlu geçti mi o günlerin
Kızın gibiydim, hatırlamıyorum o günleri
Gözlerinin önünde serpildim, büyüdüm
Bahar mevsimindeki çiçekler gibi açtım
Bilmeden, istemeden seni çok üzdüm
Demiştin ki, neden çıktın karşıma
Sonbaharımda ansızın sen
Kalbimdeki közü yeniden alevlendirdin
Bahar mevsimini bana lâyık görmüyorsun sen
Güzel sözler söyledin, hoş karşıladın
Kırılmadın, yalvarmadın sen bana
Sonbaharın rengini alarak bedenine
Ayrıldın teşekkür ederek sen bana
Demiştim ki, unuttum sanıyordun
Bilmiyordun, kalbimin çarptığını
Akranlarımla birlikte olsam da
Varlığının hep hayalimde kaldığını
Gücüm olsa verirdim baharımdan
Ya da durdururdum sonbaharını
Elbette hiç düşünmeden
Sana koşardım olsaydı imkânı.
Yalvarmıyorum Kadere
Hayır, hayır, koşmayacağım peşinden
İstemiyorum senin baharını
Kanatlarını ardına kadar açmış
Yanıldığını geç de olsa anlamış
Hayır, hayır, istemiyorum ben seni
Boşuna ümitlenme
Daha önce buz gibi bakışlarınla
Gözlerimi, yüreğimi ağlattın
Hayır, hayır, yalan söylemiyorum
Sevdiremezsin kendini bana inan
Hiçbir zaman seni düşünmem
Kalbim senin için olmaz pişman
Hayır, Hayır, sen bilemedin
Şefkâtimi, sevgimi anlayamadın
Bu şekilde yaşayamam
Kalemizin temeli sağlam olmadan
Hayır, hayır, yalvarmıyorum kadere
Sensiz yaşamaya gücüm yeter
Unutamam alev gibi bakışlarını
Kalbimi nasıl yaraladığını
Hayır, hayır, yeniden başlamayalım
Baharımın aydınlığını sana veremem
Yaya kalsam da senin atına binemem
Yalnız kalsam da senin yanına gelemem.
Gece Uzun
Bu uzun gece nasıl biter
Kederle dolu kalbim ezilmeden
Bu sabaha nasıl çıkar
Düşünceler beynimi kemirmeden
Bu uzun gece tıpkı
Kalbime saplanmış bir bıçak gibi
Dar bir vadiden yukarıdaki kayalığa
Tırnakla kazınmış yol gibi
Beni çaresiz bırakan uzun gece
Elbet sen de kısalacaksın
Aşka susayan kalbim ya sen
Ne zaman kanacaksın?
Peşinden Gelemem
Kederli görünüyor bugün yüzün
Ayrılığımız mı aklında geldi
Ne kadar çabaladınsa da
Bir türlü yollarımız birleşmedi
Üzülme unutursun kederini
Çok sevdiğin işine verirsin kendini
Ne yazık, ikimizin yolları ayrı
Bununla teselli et kendini
Gelemem artık senin peşinden
Eğer dersen ki geri dönebilirim
Belki o zaman en değerli servetimi
Hayatımı sana verebilirim.
Kuyu
Gece gündüz demeden, başını kaldırmadan
Derin bir kuyu kazmak için çok uğraştın
Kim bilir ne vardı aklında
Bu kuyuya kimi atmak istedin
Düşünmeden yola çıktın, sana
Yaklaşmak isteyenleri yanından kovdun
Öfkeli bedenine çareyi
Sen içkide aradın
İçki sana yapacağını yaptı
Bütün bedenini mahvetti
Dostlarından, ailenden ayırdı
Bu kötülüğün müsebbipleri peşine düştü
Kim bilir, belki pişman olmuşsundur
Yaptıklarından memnun oldun mu
Soğuk rüzgâr gözlerine çarptığı zaman
Yeterince dersini aldın mı
Herkes gibi sen de dünyaya geldin
İyi ve güzel şeyler yapmak için
Kaderin böyleymiş, sana böyle buyurmuş
Kendi kazdığın kuyuya düşmen için
Dipsiz değil, sen bu kuyudan çıkabilirsin
El uzatan, yardım eden olur, sen istersen
Kayan yıldızın yine parlar gökyüzünde
Hayat yolunda doğru adımı atabilirsen.
İnsanlık ve Aşk Aynıdır
Gerçek aşk ile insanlık aynıdır
Herkese eşit verilmez bunlar
Ah, tabiat! İşlerine ermiyor akıl sır
Kucağında yaratılan insanlar
Neden bu kadar birbirlerinden uzaklaştılar
Birinin ruhu bile kötü, diğeri ise candan dost
Biri hayatı güzelleştirir
Diğeri ise mezar kazar.