Bu yazımızda; Dombay-Karaçay'da yapılan Türk Halkları Asamblesi liderler toplantısı (10-14 Eylül 1998) tuttuğumuz notları, gözlemlerimizi, Karaçay'da (14-17 Eylül 1998). Çerkesk'de (17-19 Eylül 1998), Nalçik'de (19-21 Eylül 1998) tarihleri arasında Karaçay, Nogay, Çerkez ve Balkar halk inançlarına dair derlediğimiz bilgiler ile yapabildiğimiz tesbitlere yer vereceğiz. Halk inanç tesbitlerimizde kaynak kişinin kullandığı lehçe tam anlaşılmıyor ise, tercüman vasıtasiyle alınan bilgiler "ikinci elden" olmaktadır. Tercümeyi yapan eğitimli bir kimse ise, anlatılanı değil çok kere kendi bildiği düzeltilmiş metini aktarıyor, bu da alınan bilgilerin aslına uygunluğunu olumsuz etkiliyor. Tercüme yapan toplayıcının (benim) konuştuğu Türkçeyi iyi bilmiyor ise, çok kere eşanlamda kelimeler seçilirdi. Bu durumda da malzeme yararlanıyor özelliğinden yitiriyor.
Balkar Türk Halk inançları konusundaki bilgileri Revzad Jolayev (55 yaşında 7 yıl okul eğitimi görmuş. Balkar ev hanımı) eşi Kemal Jolayev (63 yaşında 7 yıl okul eğitimi görmüş çiftçi). Balkar Türklerinde, kızını ere verecek aile reislerinden kızının kanaatini soran veliler de olmakta, sormayanlar da olmaktadır. Eski dönemde pek kızın kanaati sorulmaz iken, şimdilerde sorulmaktadır. Her halukârda kızın ere verilmesi konusunda son kararı ailenin reisi olan baba verir. Balkar Türkleri, Rus ailelere kızlarını gelin olarak vermemektedirler. Bu konu açılınca "Allah Saklasın", "Öyle bir evlada ana-babası hakkını helal etmez" demektedirler. Aynı zamanda esef ederek "Moskova'ya yüksek tahsile giden çocuklarımızın arasında maalesef Rus'la evlenenler çıkabiliyorlar" demektedirler. Balkar Türkleri ve diğer Müslüman Kafkas halkları kendi aralarında biribirleri ile kız alıp verebiliyorlar. Balkar Türklerinde, kızların gelin olmaları 18 yaşının altında pek olmaz. Erkekler 21 yaşından sonra evlenirler. Tek eşli evlilik daha yaygındır. Çocuk sayısı eskiden ortalama her evde 5-10 civarında iken, şimdilerde 2 çocuklu aile tipi yaygındır.
Eski Balkar Türk ailelerinde erkek çocuk daha fazla rağbet görüyor iken, şimdi adeta kız çocuklar daha itibarlı olmuştur. Erkek çocuk dünyaya gelince büyük toy yapılır ve kurban kesilirdi. Töreye göre Balkar Türklerinde, Ata ve ana küçük çocukla birlikte aynı evi paylaşır. Diğer kardeşler evlenir, giderler ailenin küçük oğlu baba ailesini sürdürür. Balkar Türklerinde, göz deymesini önlemek için "yapışmak" (cabışmak) denilen ağaçtan bir parça su olmayan bir yerden getirilerek, işlenir nazarlık yapılır, bu nazarlık hayvanın boynuna, boynuzuna, sabiynin (çocuğun) koluna köz tiymesin (göz deymesın) diye takılır. Nazarlığın bir ismi de "munçuk/boncuk" tur. Balkar Türklerinde, Ay tutulduğu zaman, onun kurtulması için tavuklara aş (yem) verilir. Kazanların dibi dövülür. Elendi "dua verir" Allah'a dua edilir. Balkar Türk halk inançlarına göre. Yer (dünya) öküzün iki boynuzunun üzerinde idi. Aşırı yağmur yağar ve gök çok gürlerse zelzele olur. Öküz etkilenir çabalar ve boy-nuzlarındaki dünyaya bu etkilenme yansır. Balkar Türklerinde sağlam bir kader inancı var. "Kaderin önüne geçilmez Allahu teala, insan doğan zamanda Onun ne görüp görmeyeceğini Allah Onun alnına yazmıştır". Balkar Türklerinde, çocuğun ilk dişi çıktığı zaman pirinç veya nartuh (mısır) pişirilir. Jırna (pirinçten veya mısırdan yapılan hedik) komşulara dağıtılır. Balalara (çocuklara) verilir. Komşulara Jırna gönderilen tabak komşularca geriye gönderılince boş gönderilmemelerine özen gösterilir. Balanın ilk dişi gelişi güzel bir yere atılmaz. Çocuğun "birinci saçı" nda hıçın/fıccın yapılır, tavuk kesilir. Kesilen bu saç bir şeye sarılır, anası ölünceye kadar bu saçı saklar.
Balkar-Malkar Türklerinde dünyaya gelen çocuğun "göbek parçası" ve sünnet olan çocuğun "sünnet parçası" dama atılır. Balkar-Malkar Türklerinde eşik (bosağa/basağan)'a basan insanın rızkının kesileceğine inanılır. Eşiğe (basağan)a basılmamasına özen gösterilir. Balkar Türklerinde, mal (hayvan) kesilince onun dalak kısmından bir parça el fırlatılarak evin tavanına atılır oraya yapışıp kalması sağlanılır. Balkar Türklerinde yaşamayan çocukların yaşamaları için: \"onlara Tonlasın, Allah berdi dep ayıtarlardı\". Sürekli kız çocuktan sonra bir erkek evladın olması için, o çocuğa ulu bir kimsenin ismi verilir ve isim merasiminde kurban kesilirdi. Çocuğa ana veya atasının atası ad koyarlar. Veya Tamata\'lar (yaşlılar) isim koyarlar. Balkar gençlerinin çocuklara Rus ismi koyduğu olur. Yaşlılar kesinlikle Rus ismi koymazlar. Grigori'ye Gavurgi derler. Balkar Türklerinde bacanaklara ve eniştelere çok takılmalar oluyor. "7 baca=7 bacanak veya "Eşeğin yoksa enişten de mi yok" gibi. Balkar Türklerinde insan ismi olarak "Şaman" a sık rastlanıyor. "Tohtasın" ismi sadece ölmesin dursun anlamında değil, artık çocuk istemiyorum, "dursun" anlamında da çocuklara verilmektedir.
Balkar Türklerinde Efendi (Hoca) gibi. onun bastonu, takkesi, cüpbesi de itibarlıdır. Kutsal sayılır. Efendinin kabri de kutsaldır. Kabrinden bir talepde bulunulmaz. Orada dua edilir ve kurban kesilir. Bu tür Efendilerden birisi de "Süleyman Hacı" dır. Balkar Türkleri yağmur duası için buraya giderler. Yağmur duası meydanda yapılır. Mal kesilir. "Ufak Sabilere" dua ettirilir. Daha ziyade su kenarları seçilir. Balkar Türkleri, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan'da 13 yıl sürgün hayatı yaşamışlardır. Balkar Türk Halk inançlarını sadece ateizm etkilememiş. surgun hayatında tanıştıkları diğer Türk ellerinin halk kültürleri de etkilemiştir. Balkar Türklerinde "yakın evlilik" yoktur. Akraba içinden evlenilmez, yeni akrabalık kurulur ıken alınacak kızın veya varılacak oğlanın "7 babası" sayılır. Gelin önce oğlanın atasının evine getirilir. 2-3 ay ve bazen de bir yıl ata evinde kalır, sonra kendi evine götürülür. Balkar Türklerinde "kalın" verme adeti eskiden beri vardır ve hala devam etmektedir. Balkar Türklerinde "Kan Davası" vardır 7 göbek dahi olsa, dökülen kan yerde kalmaz. Muhakkak intikam alınır. Kız kaçırma yöntemi ile Balkar Türkleri evlenmektedirler, ancak zorla ve rıza olmadan kız kaçırma uygulaması yoktur. Gençler anlaşırlarsa birlikte kaçtıkları olur. Balkar Türklerinde çocuğu olmayan aile, bir yıl daha bekler olmazsa "çocukluk" alır. Başkasının çocuğunu evlat edinir. Nadiren de efendi Hocaya gidilir. Eskiden çocuğu olmayan kadına çok çocuklu kadının giysisi giydirilirdi. Çocuğu yaşamayan aileler de efendiye (hoca) giderler. Bazen de çocuklarının yaşamaları için yer değiştirilir. "Bu yer bize yaramadı, uğur getirmedi" denilerek başka yerlere gidilir. Göç edilir.
Balkar Türklerinde bir dönem nikahsız evliliklere çok rastlanabilirken son yıllarda nikah kıyılması oldukça yoğunlaşmıştır (Burada kastedilen nikâh. Rus kanunlarına göre yapılan nikâhdır. B.K.). Balkar Türklerinde birinci gün "gelin geldi toyu" yapılır. Bir koyun kesilir. Bu toy Şöleninde yaşlılar ve gençler ayrı otururlar, ikinci gün efendi (hoca) nikah, kıyar, daha sonra zifaf olur. Aksi halde o ilişki ve birleşme şekli Haram dır.
"Bayrım Taş" inancı Karaçay Türklerinde X. yüzyılın evveline kadar giden bir inanç olarak yaşıyor. Bu taşın eskiden ismi "Tanrı Taş" imiş. Taşın tanrı katından geldiği ne inanılıyor. Çapı yaklaşık olarak 3 metre olan bu kayaya büyük saygı gösteriliyor. Karaçay Türklerinde, Yeranası, Kuğu kutsaldır. Ayrıca Börü, kurt da kutsaldır. Kutsal ağaçlardan çam vardır. "Curtta Canız Terek" diye bilinen ve kimsenin kutsal kabul edildiği için dokunmadığı tereklerin efsaneleri anlatılıyor. Balkarlarda Armut ağacı da kut saldır. Ayrıca suyun da kutsiyetine inanılır. Birisinin eli kesilecek olsa 9 ayrı yerden 9 su getirilerek yaranın tedavisinde kullanılır. Karaçay Türklerinde dilek kutsal ağacın huzurunda Allah'dan dilenildiği gibi, Terek\'den (Ağaç) de dileyen olur. Dilek dilemek için kutsal taşların yanına gidilir. Kutsal taş ve kutsal tereklere erken saatlerde dilekte bulunmak için giderler. Yıkanıp paklanmış olmalı, birşey yemeden ve içmeden gitmelidir. Giderken yolda kimse ile konuşmaması gerekir. Hurzuk'daki "Bayrım Taş" bu türden kutsal bir taşdır. Bu taşın bulunduğu yeri düşmanın geçerek Karaçay toprağına giremeyeceğine inanılır. Rus ordusu karşısında yenilen Karaçay Türkleri geri çekilirken şehit olmak için bir taşın başını seçmiştir. Bu taştan çok küçük bir parça koparılarak uğur ve nazarlık niyetine Karaçaylar üzerlerinde taşıyorlar. Biz bu taşı nehirle birlikte resimledik.
Asamblenin veda yemeğinde Asambleye ev sahipliği yapan Hasan Halköç, Karaçay Türkçesi ile yemek masamıza bir Algış (dua) yaptı. Bu duayı aktarmak istiyorum.
Alğış ayak, bal ayak, Camanladan keng kalayık. |
Allah bersin. Atnı çabhanın, Ögüznü tarthanın, Şkoknu athanın, Koynu cünlüsün, iynekni sütlüsün. Cazıbız-cauumlu bolsun, Küzübüz künlü bolsun, Kışıbız karlı bolsun, Halkıbız mallı bolsun. Har zatıbız da barlı bolsun. Süygenleri biz süyerça, Süymegenle küyerça, Tobukların tüyerça, Ayakları abınırça Cürekleri carılırça. Algışçı algış aytsın, Tüş Faygambar amin desin. Allahu-Tağala kabil etsin. Amin-değen tileğin tabsın Amin demegen tilin kabsın Amin. |
Seyahatimizde yakın dostluğunu gördüğümüz Enver Börüsoy Kurt konusunu bir hayli irdelemişti. Ondan aldığımız bilgilere göre; Kurt parçalayacağı canlıya arkadan saldırmaz. Onun dikkatini çeker ve onu haberdar ettikten sonra ona saldırır. Kurtlar sanıldığı gibi koku alabilen hayvanlar değillerdir. Ayrıca Kurt kendi gücünü bilen hayvan da değildir. Kurt koku alabilse ve gücünün farkında olsa idi onunla baş edilemezdi. Her sürünün ayrı bir kurdu vardır. Bir kurt başka bir kurdun sürüsüne saldırmaz. Çobanlar bakmakta oldukları sürülerin sahibinden "kurt payı" alırlar. Kurt payı kurtların hakkı olarak bilinen bir miktar ettir. Çoban 10-15 kilo eti yemeleri için kurtlara ayırır ve onların yiyecekleri yere bırakır. Hiçbir erkek kurt, dişi balası ile ve dişi kurt da erkek balası ile çiftleşmez. Kurtlar yakın çevrelerindeki hayvanları parçalamazlar, karınlarını doyurmak için başka muhitlerden hayvan bulur, yerler. Düşmanlık yapılmak istenilen kimsenin, ağzını dilini, kapısını bağlamak için o kimsenin ağzını dilini, kapısını bağlamak için o kişinin kapısına kurt yağı sürülür böyle kapılara bağlı kapı denir.
Hamile kadına "Buvaz" "karnı bolgan" denir. Aşeren kadına "küsegen", küseydi küsegen etedi" denir. Birkaç kız çocuktan sonra bir erkek çocuğu dünyaya gelse, dünyaya gelen son kız çocuğunun ayağı balın içine konur, böylece ayağının uğurlu olacağına inanılır. Hamile kadının bebeği, kadının hayranlık duyduğu kimseye ve birşeye benzeyeceği inancı vardır. Korkunç ve korkulan şeylere bakması onlarla karşılaşması istenilmez. Çocuğun dünyaya gelişini bildirene süyümçü (müjdeci)'ye hediye verilir. Dünyaya gelen çocuk erkek ise, eskiden süyümçüye at verilirdi. Çocuk 2 yıllık oluncaya kadar onun çamaşırı dışarda bırakılmaz. Gece dışarda bırakılan çamaşırların sahibi olan çocuğa, cinlerin zarar vereceğine inanılır. Çocuk, yakınlarının kucağına ilk konulduğu zaman çocuğun kundağına veya yastığının altına para veya hediye konulur. Çocuğu ilk görmeye gelenler alkışlar (dua) ederler. Yenilip içilir. Bebeği görebilmek için yakınları kırkını beklemezler. Beşikge Salgan "Beşiğe Koyma" günü bayram yapılır. Akraba ve dostlar bugüne çağrılırlar. Bir papağın içine hediyeler konulur. Bu papag tavandan asılır davetli yakınların çocuklar, onu almaya çalışırlar. Kim alır ise, o çocuk yiğit sayılır. Çocuğa adı o beşiğe salmandan (koyulandan) bir iki hafta sonra verilir Doğumdan evvel de isimler belirlenir. İsmi baba tarafından büyükler verirler Yiğit güzel insanların, usta halı dokuyucuların. iyi ev hanımlarının ism, verilir. Her evde bir Şamil vardır. Rus isimleri pek konulmaz. Bu arada oğlu olmayan ve yaşamayan ailelerde çocuklarına Azerbaycan'da hıristiyan insan ismi konulduğu olur. Eskiden kırkı çıkmamış anne ve çocuğu eşiğin dışına çıkarılmazdı.
Kız kendi annesinin evinde doğum yapar, beşiğe koyma merasimi kayın pederinin evinde olmasını ister. Beklenilmeden beşik merasimi için bebek dışarıya çıkartılır böylece kendi babasının evine gitmiş olur. Bebeyin ve annesinin bulunduğu odaya Kur'an-ı Kerim ve dualar asılır. Bu odada kedi bulundurulmaz "kedi zarar verir boğar" inancı vardır. Bebeğe "kötü gözlerin nazarı değer" inancı vardır. "Köz/Göz tiygen/deyen" "aman köz" denir. Nazar olmasın diye dua takılırken, yüzüne "Kazan karası" sürülür. Nefesi değmiş kimseyi nefesin olumsuz tesirinden koruyup kurtarmak için, nefesi kuvvetli bir kimse okur. Bu eyleme "tükürgen" denilir. Dilek dilenip kurban kesilmesine "Kurmanlık etgen" denilmektedir.
Eskiden evlenme yaşı 15-18 arasında iken şimdi 18 yaşından sonra kızlar 20 yaşından sonra ise erkekler evlenmektedirler. Evlenmede yaşı geçmiş kıza "kart kız" denir. Evlenmeyen kızlar efendiden hocadan yardımı olsun diye dua alırlar. Geçkin erkeklere ise "Kart Caş" denir. Evlenmek isteyen genç. bu arzusunu yakınlarına söyler, onlar da anneye babaya söylerler. Evlenilecek genç kızda eskiden sadece güzellik aranılırdı. Şimdi erkekler birçok meziyetler arıyorlar. Erkekde ise daha ziyade yiğitlik aranır. Evlenilecek kızın seçiminde, tanıdık ve akrabalara tenbih edilir. Bulunan namzete oğlan da bakar, sonra karar verilir. Seçilecek kızın evine erkek akrabaları ile birlikte gelir, tanışılarak sonuca gidilir. Söz tavushan (söz kesimi) tarafların belirledikleri günde yapılır. Ablası olan kızın sözü kesilmez. Ayrıca keder zamanı kız istenilmez. Nişan bozulur ise, kız tarafı oğlan tarafından aldığı hediye türünden şeyleri geri verir. Veya oğlan tarafı ister ise, aynı hediyelerle küçük kız kardeşe talip olabilirler. Keleçi (=elçi) kız istemeye gelen şahıs kıza da oğlana da evlenmeleri konusunda kanaatini sorar. Evlenildikten sonra taraflar biribirlerini diğer hediyeler ve koç kurbanlık ile ziyaret ederler Ağırlık-kalın olarak mal davar verilirken şimdi daha ziyade para verilmektedir. Çehiz evin girişinde sergilenir. "Av Algan" gelinin başındaki üç örtünün alınmasıdır. Düğüne 7 cet (7 Ata) geriye doğru davet edilir. 7 Cet/7 Ata kapsamındaki yakınlarla evlenilmez Anne ve babanın 7 atası dikkate alınır. Kına gecesine gelmın ailesinden 3-5 erkek gelir, bunlar gelin, korumuş olurlar. Bunlar bir gece kalır sonra ger, dönerler. Bunlara hediyeler verilir. Bunlar her işlemin töreye uygunluğuna bakarlar. Eskiden kınada silah atılırdı. Gelin hamam, kızın evinde yapılır. Damadı gündüzün kimse görmez. O, yakın biryerde arkadaşları ile birlikte yer-içer salona gece gelir. Gelin kayın validesine "ana", kayın pederine ise "ata" der. eşinin ismini vermez, büyük kayınına ve görümüne de falanın babası gibi hitap eder. Küyov Nöger = Sağdıç önemli görevler üstlenir.
Baykuş bazen iyi bazen aman (=fena) haber verici olarak bilinir, it ulusa ölüm habercisi olarak bilinir. Aynanın kırılması iyi sayılmaz. Düşde (rüyada) yağmurun yağması iyi yorumlanmaz. Bir ağacın kırıldığını görmek hastalıktır. Keza rüyada siyah giyinmek attan düşmek, yıkılmak iyi sayılmaz. Ayrıca hasta insanı gülerken görmek, bir kimseyi yaşından genç görmek iyi değildir. Sıladaki birini görme arzusu, ölmüş birisi tarafından çağrılmak iyi anlama gelmez. Ölmüş bir kise rüyada birşey verecek olsa iyi. alacak olsa fena kabul edilir. Mevtanın bütün giysileri dağıtılır. Ölüm haberini çevreye yakınları duyurur. Yıkanmasını ve kebinlemek (^kefenlemek) işlemini yakınları yapar. Tabut yoktur. Cenaze "Salağaç" denilen omuz sedyesi ile taşınır. Ölüm günü; helva, pirinç, şeker konur, dağıtılır. Bu işlemler, ölü evden çıkmadan yapılır. 3 gün ölü evde ateş yakılmaz. Yemek verilir. Yemeği ilk gün komşuları verirler. 3, 7, 40, 52 ve senesi yapılır. 40 gün cuma akşamları Yasin okutulur. Yağda pişirilmiş hiçin komşu ve akrabalara verilir. 3. ve 7., 40. senesinde inek kesilir, pilav ve makarna verilir. Efendi (Hoca) dua okur. Mezar, cuma günleri ve oraza (ramazan)'ın başında ve sonunda ziyaret edilir.
Bu seyahatimizde yakın dostluğunu gördüğümüz Ebu Hasan Bahadır, Lidya Batçayeve, Ömer Ali Davutoviç Bayramov, Dr. Maria Bulgarova, Doç. Dr.Tatyana Hopçeyova, Albert Batçayev Musaoğlu, Rasim Belıgullun, Murat Avezov, Yuman Karayev, Nasiphan Matokoyeva, Dahen Jandorov, C. Ahmetoviç Laypanov, Saidat Kumogulova, isa Kapayev. Cılal Kızılkaya, CM. Pazov, Şamil Badah. R.T. Hatuev, R.H. Kereymov, Petr Zavrıchko, Dr. K.P.Tavşancı, Hilmi Umer, A. Palkanov. Uhhan, E. Borusoy, R.T. Hatuev, Ömer-Ali Daymoviç. Bayramukov, Prof. Dr. B. Kaypanov, Rıza Bey, Aydar Halim, Fevziye Bayramova, Aydın Kerimov, A.D. Konçyev. Bahaeddin Eferov, Cennet Borozbiyeva, Mofedzyv Şarabı, Ali Mamadov, Rustem Cizgöz, Yahya Hudeyverdı, Reğsul Cabba, inal Sılpagar. Yusuf Ataev, Ramazan Kerimov. Retik Şimşek. Hasan Halköç, Murat Karaatov, Mehli Çetinbayev, Çerkeskı'de Türk Lisesinin ve öğrenci yurdunun öğretmenlerine bize gösterdikleri dostluklar için, A.M. Bayramkulov, S. Sımail, K.K. Tamız, E.B. Altınşaş, R.H. Kerimov, B O Buday T S Butturovoy. K.S. imamalievic, B.E. Bozgrın'e bize kitap hediye ettikleri için teşekkür ediyoruz.
Kültürel tarihleri derinlere varan ve tarihi coğrafyaları oldukça geniş olan Kafkas halklarının halk inançlarını bir hafta on günlük bir seyahate ve bir makalenin boyutlarına sığdırmak elbet de mümkün değildir. Bu konudaki yayınların büyük çoğunluğu ise, rusça yazılmıştır. Bizim yaptığımız bir tanıştırmadır.
Tesbitlerimizi Anadolu'daki ve Türk Dünyasındaki benzerleri ile karşılaştırmadık, yorum da yapmadık. Amacımız bu da değildi.
____________________________________________________
Yaşar Kalafat, Kuzey Kafkasya\'\'da Halk İnançlar\"
Birleşik Kafkasya Dergisi, Sayı: 17
____________________________________________________