İnsanoğlu, doğada egemenlik sağlamak için araçlar yapıp, çalışırken kendi sesini de bir araç gibi kullanmayı denemiştir. Çıkardığı seslere belirli anlamlar yükleyerek ses dilini oluşturmuştur. Sesini bir araç gibi kullanma, insana soyutlanma ve düşünme gücünü vermiştir. Böylece onun yaşamını öteki canlılardan ayıran, onu üstün kılan yeni bir araca adına dil dediğimiz anlatım ve bildirişim aracına sahip olmuştur. İnsanoğlu daha sonra bu yeni araçla büyülü anlamlarda donatılmış sözcükler oluşturmaya başladı. Bu amaçla insanlar yine doğaya egemen olma gayesini güdüyorlardı. Bunun sonucunda toplumların ortak yaratıkları olan mitolojiler, epikler doğdu. Daha sonra bu ortak yaratıklar estetik bir biçime kavuştular. İnsanlar bu yolla; dokusunda masalla tarihin, gerçekle düş gücünün iç içe olduğu; tarihsel ve toplumsal olayları anlatan, uzun soluklu geniş oylumlu öyküleme şiirler yaratmaya başladılar.
İnsanlığın yaratmış olduğu ilk estetik ve edebî ürünlerinden olan mitoloji ve epik din, ahlâk, gelenek ve görenek gibi toplumsal olguların da temelini oluşturmaktadır. Hatta edebiyat dışında, müzik, resim, heykel, mimari gibi plastik sanat uğraşılan yine mitolojinin kollarında büyümüşler ve bağımsız birer kimlik kazanmışlardır.
Bilindiği gibi Türkler; mitoloji epik şiirler ve folklor bakımından tartışmasız dünyanın en zengin uluslarındandır. Bu zenginliklerin başında ise dünyanın en uzun destanı olan "Manas Destanı" gelmektedir. Manas Destanı Türk ulusunun bir yıllarca kendi öz kültüründen damıttığı ve son olarak Kırgız Türklerinin biçimlendirdiği bir edebiyat şaheseridir. Bu nedenle Manas\'ı yalnızca Kırgız Türklerinin yarattığı bir destan olarak görmek yanlış olacaktır. Çünkü diğer bütün Türk kavimlerinin de isimleri değişik olmakla birlikte "Batır Manas"ları edebiyat hazinelerinin ön saflarında yer almaktadırlar.
Sözgelimi, Kuzey Kafkasya Türklüğünün en önemli unsuru olan Karaçay-Malkar Türklerinin kahramanlık destanları olan "Nart Destanlarını" buna güzel bir örnek olarak vermek mümkündür, isimleri farklı olsa da dil ve içerik bakımından ortak özellikler gösteren Manas Destanı ile Nart Destanları şüphesiz atalarımızın yaratmış olduğu ilk mitoloji ürünlerinin birer koludurlar.
Karaçay-Malkar mitolojisine göre "Nartlar" Karaçay-Malkar Türklerinin efsanevi ataları sayılan kahramanlardır. Noartlar mertliğin, cesaretin, yiğitliğin ve iyiliğin sembolüdürler. Son derece akıllı ve usta savaşçılar olan Nartlar, insanüstü varlıklar olan "Egemenleri" yani dev düşmanlarını yalnızca usta savaşçı yetenekleriyle değil; aynı zamanda keskin zekalarıyla alt etmektedirler.
Nart Destanları değişik dillerde konuşan ve farklı etnik kökenlerden gelen diğer Kafkasya kavimlerinin kültüründe de yer almaktadır. Bu Kafkasya kavimlerinde ve Karaçay-Malkar Türklerinde bulunan Nart Destanları birbirine benzemekte ve ortak özellikler arz etmektedirler. Bu yüzden Nart Destanlarının "kime ait olduğu tartışması" halen devam etmektedir. Biz bu konuda derin bir tartışmaya girmeyeceğiz. Ancak, yine de "Nartların Türklük ile olan ilişkisini göstermek bakımından bazı düşüncelerimizi aktarmadan geçemeyeceğiz.
Bugün Kafkas halkları arasında yaşayan Nart Destanlarının kökeni ve ortaya çıkışı meselesi tam bir aydınlığa kavuşturulamamakla birlikte Türklük açısından önemli bulgular saptanmıştır. Örneğin başta "Nart" kelimesi diğer Kafkas kavimlerinde tam bir anlam ifade etmezken; Prof. Dr. M. Habiçev\'in söylediği üzere Karaçay-Malkar Türkçesinde Nart kelimesi "eski, yiğit, kahraman, iri yapılı, güçlü, akıllı\" kavramlarının hepsini kendi bünyesinde barındıran bir kelimedir [1]. Daha kısa bir deyişle Eski Türkçe\'deki "Alp" kelimesi ile "Nart" kelimesi aynı anlamı ifade etmektedir. Bu kelime ile ilgili çok önemli bir tesbit, Kazaktardaki "Nartay" kelimesidir. "Yiğit" anlamına gelen bu kelime, bilindiği gibi Kazaklarda bugün de isim olarak kullanılmaktadır.
Diğer bir tesbitimiz, Hakas Türklerinin Sağay lehçesinde "Nart-pak" adında kahramanlık destanlarının olduğudur.
Karaçay-Malkar kahramanı Örüzmek ile Dede Korkut hikayelerinde geçen Kazanoğlu Öruzbek veya Uruzbek isimleri arasındaki büyük benzerlik dikkati çekmektedir. Oğuz Türklerinin kahramanlık hikâyeleri olan Dede Korkut hikâyelerin değişik varyantlarına Altaylarda ve diğer Türk boylarında rastlanması bu hikayelerin doğuş yerinin Altaylar olduğunu ve buradan çeşitli yerlere göç eden Türk boyları tarafından geniş bir sahaya yayıldığını göstermektedir.
Altaylarda geçen pek çok kahramanlık hikâyesinin efsaneleştirerek Oğuzlar tarafından Azerbaycan ve Doğu Anadolu'ya taşınması mümkün olduğu gibi, aynı efsanelerin Karaçay-Malkarların ataları olan Hun-Bulgar ve Kıpçak Türkleri tarafından Kafkasya'ya getirilmiş olma ihtimali de yüksektir.
Manas Destanında ve Nart Destanlarında en eski Türk motiflerini görmek mümkündür.
Her iki destanda da şamanist ve islâmi öğeler iç içe gelişmektedir. Tipik Türk motifi olan "kahramanların doğuşu sırasındaki olağanüstülükler "Karaçay-Malkar Nart Destanlarında oldukça fazladır. Örneğin, Sosuruk'un bir granit kayasından doğuşu ve bu nedenle vücuduna hiç bir kesici sıfatın işlememesi ya da Örüzmek\'in bir göktaşından yaratılışı ve bir kurtun sütüyle beslenerek büyümesi eski Türk mitolojisine güzel bir örnektir.
Eski Türk tanrısı "Tengri" Karaçay-Malkar Türkçesinde "Teyri" biçiminde geçer. Teyri, Nartların koruyucusudur. Nartların düşmanları olan Emegenler şöyle derler [2]:
Teyriledile oñubuznu alğanla
Nart ellege karuv küçnü salğanla
Tanrılardan bizi güçsüz bırakan
Nart illerine güç-kuvevt veren
Bundan başka Karaçay-Malkar Türklerinin eski inançlarında yer alan Yer Tanrısı, Su Tanrısı, Güneş Tanrısı (Kaynar Teyri) gibi çeşitli tanrılar yer almakladır. Altay Türklerinde ve Kırgız Türklerinde de bulunan dişi Tanrı ya da başka bir değişle "Tanrıça" Umay, Karaçay-Malkar dilinde eski inanışlarında da Umay-Biyçe şeklinde yer almaktadır. Biyçe, Karaçay-Malkar dilinde prenses anlamına gelir. Umay, Orhon Yazıtlarında ve büyük Türk bilgini Kaşgarlı Mahmut'un "Divanü Lügat it Türk" adlı eserinde geçmesi bakımından çok önemlidir. Umay bugünkü Altay Türklerindeki önemli konumunu halen sürdürmektedir. Altay Türkçesinde Umay, çocukları ve hayvan yavrularını koruyan bir Tanrıçadır.
Karaçay-Malkar Folkloruna göre Nartlar, Tanrıça Umay'ı şöyle tanımlarlar [3]:
Nart uluları-Teyri kulları
Nart uluları-cigit balaları
Nart uluları-börüdü anaları
Bek süygenleri-Umay-Biyçedi
Umay-Biyçe va Teyrini kızıdı
Nart oğulları, Tanrı kulları
Nart oğulları, Yiğit çocukları
Nart oğulları kurttur anaları
Çok sevdikleri, Umay-Biyçe'dir
Umay-Biyçe ise Tanrı’nın kızıdır
Bazı bilim adamları, Karaçay-Malkar Türkçesindeki Umay-Biyçe'nin doğayı ve hayvanları koruyan bir tanrıça olduğunu söylemektedirler. Bu yüzden Nartlar, ava çıkmadan önce Umay-Biyçe'ye yakarışlar yaparlar ve kurban törenleri yaparlardı. Daha sonra Umay-Biyçe'nin niteliği "Apsalı" adlı başka bir tanrıya geçmiştir.
Karaçay-Malkar Türkçe'nin eski inanışlarında önemli bir yeri olan kutsal ağaçlar hakkında bir kaç şey söylemek yerinde olacaktır.
Bilindiği gibi eski Türkler özellikle de Hunlar, bir meşe cinsi olan koyun ağaçlarını kutsal sayarlardı. Aynı şekilde Hunlann bir kolu olan ve Kafkasya\'da Kuban bölgesinde yaşamış olan Bulgar Türkleri de "Bay-Terek" adlı bir meşe ağacını kutsal sayarak ona tapınırlardı. Karaçay-Malkarda "Canız-Terek ve "Raybazı" adını verdikleri kutsal ağaçlara dileklerde bulunurlar ve onlara tapınırlardı.
Karaçay-Malkar Nart Destanlarında kadın kahraman ve Örüzmek'in kansı "Satanay Biyçe" ile kahraman Manas'ın karısı "Kanıkey" arasında çok büyük benzerlikler vardır. Her ikisi de perde arkasından kahramanları yönlendiren ve yöneten bir özelliğe sahiptirler. Örüzmek, Satanay Biyçe'ye danışmadan hiç bir işe başlamaz.
Satanay-Biyçe'nin olayları ve gelebilecek tehlikeleri önceden sezebilme, gaipten haber verme gibi birtakım doğa üstü yetenekleri vardır. Örneğin, Nart Örüzmek'in Şeytanlarla karşılaşacağını önceden sezerek, onu şeytanların elinden kurtarmıştır. Satanay-Biyçe aynı zamanda çok becerikli bir kadındır. Nart kadınlarına sütten yoğurt ve peynir yapmasını, dikiş dikmesini öğretmiştir, öyle hızlı dikiş dikermiş ki, dikiş diktiği iğneden kıvılcımlar sıçrarmış. Ayrıca çok güzel bir Nart elbisesini çok kısa bir sürede yapar bitirirmiş. Aynı şekilde Kanıkey de bu konuda çok yeteneklidir. Yaptığı deri elbiselerdeki (şımların) dikiş izleri görülmezmiş. Ayrıca o da Satanay-Biyçe gibi gelecekten haberdar olma yeteneğine sahiptir.
Şamanizm inanışına göre dünya birtakım katlardan oluşmuştur. İnsanlar, iyi ve kötü ruhlar ile cinler, değişik katlarda yaşarlar.
Tanrılar ise ışık dünyasının yukarı katlarında otururlar. Manas Destanında ve Nart destanlarında bu eski inanışların devam ettiğini görmek mümkündür. Nart Destanlarında; kahraman Sosuruk düşmanları tarafından dipsiz bir kuyuya atılır. Burada kavga eden biri kara diğeri beyaz iki koç görür. Beyaz koçun boynuzlarına tutunabilirse yeryüzüne çıkabilecektir. Kara koçun boynuzları ise onun yerin yedi kat altına götürecektir. Sosuruk kara koçun boynuzlarına tutunca yerin yedi kat altına gider. Burada kutsal sayılan "kara kuş" yaşamaktadır. Sosuruk orada kara kuşun yavrularını bu canavardan kurtarır. Bunun üzerine kara kuş da Sosuruk'u yeryüzüne çıkarır. Buradaki karakuş, Manasda da geçmektedir.
Manas Destanı\'nı dil açısından incelediğimizde, destanda geçen en eski Türkçe kelimelerin Karaçay-Malkar dilinde de bulunduğunu görmekteyiz. Ancak bunların bir bölümü söylenişleri aynı olmakla birlikte anlamlan farklı olabilmektedir. Şimdi bu hususta bazı örnekler verelim: dev, alp, tulpar, pehlivan, akılman, töbe sanlı, insan isimleri: Aça, Alaş, Arivke, Eren, Paça, Çora; Kuş isimleri: Alpkarakuş, Zımırık, Cuma, rık, Zümrütanka; Dağ ve vadi isimleri: Beliala kaya, kara köl, Uzun kol, Sarı Tuz, Pokun sırtı, Taşlı tala; Ölçükler: eli, batman, karı kamış, süvem; sıfatlar: celmavuz, canız gözlü, sırçı, cıyın keleçi.
Bir kaç tane ata söz örneği verelim: Atadan kalgan cer üçün, kınk etmeyin, közün açıp cumğança, azıp-tozup abızırap, sildep kılıç ciberdi; kaysı birin aytayım.
Anlamları henüz tam olarak açıklanmamış bazı kelimeleri örnek verelim: Kulatüz, saba, kutsuz, küpser, Mara. Bu kelimeler Karaçay-Malkar dilinde anlamlarını kayıp etmiş olmakla birlikte Manas destanında anlamlan açık olarak yer almakladırlar.
Yazılı edebiyatları geç dönemlerde olgunlaşan milletler için sözlü edebiyatın önemi çok büyük anlam taşır. Bizler için bunun önemi çok daha fazladır. Çünkü zaman bu coğrafya unsurlarının birbirlerinden uzaklaştırdığı Türk kavimlerini tekrar birleştirecek olan ortak sözlü edebiyat ürünleridir. Türk tarihinin derinliklerine indikçe temelde var olan dil ve kültür birliği daha da berraklaşmaktadır.
Bizler, bütün Türkler, elimizdeki bu hazinelerin farkına varmak zorundayız. Onlarla, hakkımız olan dünya edebiyatının ön saflarında geçmek bizim en birinci görevimiz olmalıdır. Bu yolda kahraman Manas'ın ruhu bize yardımcı olacaktır.
Çok değerli bilim adamları, Atalarımız "Birlikte dirlik" demişler, birlik olalım, beraber olalım; bir kültür çatısı altında kucaklaşalım.
Dipnotlar
[1] M. A. Habiçev, İmennae Slovoobrazovaniye i formoobrazovaniye vkumanskih yazıkah. M., 1989, s. 104.
[2] Nartı, Balkaro-Karaçaevskiy Nartskiy Epos, M., 1994, s. 126.
[3] Nartı, Balkaro-Karaçaevskiy Nartskiy Epos, M., 1994, s. 283.