KARAÇAY TÜRKLERİNİN BÖRÜYLE [KURTLA] İLGİLİ TÖRELERİ

Kategori: Kültür

Kurt [gizli adı Canlı] diğer Türk milletlerinde olduğu gibi Karaçay Türklerinde de önemli bir yer işgal ediyor. Kurt köpek cinsinden olmasına rağmen, köpek gibi insana itaat etmiyor, altın zincir ve gümüş yemlik yerine hüriyeti tercih ediyor. Kendisi acıksa da gönlü her zaman toktur. Karaçay Türkleri de Yüce Allah 'tan başka kimseye itaat etmeden yaşamak istedikleri için asırlarca zorluklar çekmişler. Buna rağmen insan sayısı az olsa da sayısı cok olan milletler arasında eriyip kayıp olub gitmemiştir, yüksek daglara tutunarak benliklerini, bağımsızlıklarını korumuştur. Avrupa 'nın en yüksek dagı olan ELBRUS (Karaçayca Mingi Tau) dağın eteklerinde hala hayata devam ediyorlar.

Karaçay Türklerinin Alan devletini ilk olarak Cengiz Han imha etmeye çalımıştı. Ama Alan devletini yok eden Timur 'lan olmuştur. Bunlar tarihte açıkça gösterilmiştir. Ama kader Karaçayları bundan sonra da denemeye devam etmiştir. Bin sekiz yüz yirmi sekizinci yılın iki kasım tarihinde üç generalin yönetimi altında Rus Çarının Ordusu Karaçay topraklarına tecavüz etmiştir.

Hasauka adlı bölgede gerçekleşen savaşta Karaçay erkeklerin büyük kısmı canını vermiştir. Böylece Karaçay feshedilmiştir. O tarihten bu yana yüz onbeş sene Karaçay Türkleri dillerini, dinlerini yok ederek assimile etmeye çalışmışlar. Ama yapamamışlar.

Ruslar için onlara boyun eğmeyen, diz çökmeyen millet lazım degildi. Ruslan ilgilendiren stratejik anlam taşiyan Karaçay 'ın cennet gibi topraklarıydı. Bundan sonra 1943 [bin dokuz yüz kırk üç] yılını 2 kasım tarihinde Stalin 'in rejimi Karaçay Türklerini zorla Orta Asya'ya sürgüne göndermiştir. Allah'a bin şükürler olsun 14 sene sonra Kruşevin döneminde Karaçaylılar yurtlarına geri dönebilmişler. Bugün bile Karaçayları rahat bırakmıyorlar. Kurt milletler için, boyun eğmeyen milletler için her zaman hayat kolay değildir. 1940 [bin dokuz yüz kırk] yılarında Kafkasya 'dan ilk sürgüne gönderilen Karaçaylar olmuştur. Daha sonra Çeçen ve İnguş, sonra da Malkarlar olmuştur.

Bin dokuz yüz doksan senelerinde İnguş milleti tekrar baskı altında kaldı. Bugün bile Ruslarla Çeçenler arasında savaş devam ediyor. Karaçay-­Çerkez Cumhuriyetinde Karaçay Türklerine karşı pis oyunlar devam ediyor.

Kabartay-Malkar Cumhuriyetinde de Malkar Türkleri baskı altındadırlar. Ne on dokuzuncu asırda ne de yirminci asırda kurt halklar rahat olmamışlar. Yirmi birinci asırın ne getirecegini İnşallah göreceğiz. Şu anda bizim oluşturduğumuz yalnız kurtlardan bir birlik kurmalıyız. Kurt milletler birikmeden gerçek hayat, gerçek hürriyet, gerçek zafer olmayacaktır. Türk Dünyanın sembolü Bozkurt bizi sürekli birikmeye davet ediyor.

İslam dinini almadan önce Karaçay Türklerinde çocuk doğuracak olan hanımlar kurt dişini yanlarında taşımışlar. Bunun anlamı ise cesur erkek çocugun doğmasını arzuladıklarından. Erkek çocuk dogduğunda ise beşiğın dört köşesine dört kurt resmi koymuşlar. Bin dokuz yüz kırk senelerinde Orta Asya'ya sürgüne gitmeden önce Karaçay evlerde ahşap yatakların dört köşesine ahşaptan oyarak kurt simalarını yerleştirmişler. Bunları bugün bile Karaçay yaşlıları anlatıyorlar.

Bin dokuz yüz altmış senesinde yüz yirmi yaşında vefat eden Tambiy Cüsüb'ün anlattıkları bugüne kadar küçük oğlunda saklanmıştır. Onun anlattıklarına göre: "Eski dönemlerde büyük cesurluk yaparak, yurdunu koruyarak şehit olanları kurt şeklinde yapılan sedyede cenazeyi mezarlığa götürmüşler. O cenaze sedyesini bin dokuz yüz senesine kadar kullanmışlardı". Bugün bile dağlarda yaşlıların elinde elle tutulacak kısımları kurt kafası şeklinde yapılan bastonları görmek mümkündür.

Bin dokuzyüz kırk senesine kadar mahkemelik olan adamlara, şahitlere, gerçegi söylemeleri için ellerine kurdun kirişini tutturarak yemin ettirmişler.

Kendi gözlerimle gördüğüm şeyleri anlatıyım. Birkaç sene önce bir gün köyde koyunlarımız otlaklardan dönmediler. Akrabalarımızla aradık ama bulamadık. Eve döndüğümde annem “Gidin kurdun ağzını baglayıp gelin” diye beni dayıma gönderdi. Annemin kardeşi Nonuy bıçağı kından çikarıp ters çevirip bıçagı ve kını birbirine bagladı. Ne dua ettigini bilmiyorum ama bu hareketleri yaparken dudakları bir şeyler fısıldıyordu. İki gün sonra koyunları bulduk. Koyunların bir çoğuna kurt burnuyla vurarak sakadamıştı ama ağzını açamadığı için koyunlarda eksik yoktu. Annem beni "Git kurdun ağzını açtır" diyerek tekrar dayıma gönderdi. Nonuy zavallı dua edip bağladığı bağı çözüp bıçagı kına yerleştirdi. "Böyle yapmazsam kurt ağzını açamayacak, açlıktan ölecektir. Günah" dedi. Ben büyüklerin bu yaptıkları konusunda ne düşünmek gerektiğini hala bilmiyorum. Hala hatırladıkça şaşırıyorum. Bu "kurt ağzını baglama ", "kurt ağızını açma" törelerini hala Karaçay köylerin-de görmek mümkündür.

Karaçay-Malkar Türklerinin ünlü yazarları, şairleri olan Semenlanı İsmailin, Möçülanı Kazim'in, Kuliylanı Kaysın'ın eserlerinde kurda [canlıya] çok değer verilmiştir. Karaçay masallarında ise kurdun yeri ayrıdır ve çok önemli yer alır. Kurtla ilgili efsaneler, şiirler karaçay folklorunda, edebiyatında çoktur. Bu kısa konuşmamın sonunda Bozkurda ithaf ettiğim şiirlerimi dile getirmek istiyorum.

[Bu şiirleri Türkiye Türkçesine çeviren "Birleşik Kafkasya" dergisinin baş redaktörü Yılmaz Nevruz]

KAZAK BÖRÜ [Yalnız Kurt]

Uluyorum ben kazak börü,
Yapa yalnızım ben.
Kaplan yürekli azat nesil
Neredesin sen?

Dögüştüm ben kazak börü,
Yara izlerim çok, görürsünüz.
Ümut sizdedir genç nesil,
Siz birlik olmayı bilirsiniz.

Ovadan dağa, dağdan ovaya
Koşarak indim, koşarak çıktım.
Huzur vermeden yaşadım yağıya,
Tek başıma nicesini yıktım.

Kendinden yapılan çividir
O sert agaçlan yaran.
Kendi itlerimizdir
Benim kalbimi ikiye ayıran.

Ben bir kere köye girdim
Gözlerimde şimşekler yanarak.
Zincirli kardeşlerimi gördüm,
Bana atıldılar havlayarak.

En cesur ite yaklaştım ben:
-Yazik boynundan takılıp
Böyle mi kalacaksın sen,
O mujik efendine tapınıp?

-Benim zincirim gümüşden
Başkalarınınıki de demirden.
Altm zincirli olacağım
Kurtarırsam efendimi börüden.

Diye havladı, ürüdü, atıldı,
Ama zinciri bir yere takıldı.
"Altın! " diye salyaları saçıldı.
Ama kul olduğunu sezemedi.

Efendisi çıktı evden,
İt beni gösterip söyledi:
-Silah at, ya da bırak beni,
Börüyü bitirelim diye, gürledi!

O kovaladı ben kaçtum,
Köy görünmez oldu uzakdan.
Sonra dönüp birden geriye
Aldım altıma, tutup bogazından.

O yalvardı, yakardı:
-Kesme, dedi, sağ bırak beni.
Altm zincir senin olsun,
İt hayatına dön dedi.

Ben onu iyice daladım,
Sonra biraz duraladım.
Sürüyüp avlusuna götürdüm,
Bir acayıp şeyler gördüm:

İtlerle doluydu avlu.
Onlar Ak evin sahibinin
Ayaklarını yalıyordu,
Kuyruk sallayıp havlıyordu.

Her biri can atıyordu
Gümüş yalağa yaklaşmaya,
Gümüş zincirle koklaşmaya.
Başladılar dalaşmaya,
Altuı zincir için yartşmaya.

Boğuşun bakalım, kim yıkarsa,
Gümüş zincire o bağlanacak.
Kazak börüyü kim haklarsa
Altuı zincir de onun olacak.

Mücadele yine başladı:
Birbirlerini yolup dalaştılar,
Alt alta üst üste kaynaştılar,
İbretle seyredip durdum onları.

Dayanamayıp girdim araya:
Zincir altın gümüş de olsa
Ne fark eder sizin için.
Ona bağlanacak olduktan sonra.
Börü-it birlik olalım,
Uğraşalım, kurtulsun yurdumuz.
Azatlık için vuruşalım,
Yetsin artık kul olduğumuz!

Hemen itler birleştiler:
Bu kan akıtmak istiyor,
Bizi kandırmayı düşlüyor.

Dalayalım kazak börüyü,
Devletin sağ gözü olalım
Altın zincir, kemik alalım.

Hayır dedim! Ben kendimi
Dalattıracak değilim size.
Bana sataşan birinizi
Getirdim, örnek alın kendinize!

Ben bağlanıp büyümedim.
Boynuma zincir değmedi,
Börü kimseye baş eğmedi.

Ama siz itsiniz, kölesiniz.
Ak evin sahibini yalayın,
Onun ayak yolunu saklayın.
Ben gidiyorum, yolum başka.

Gittim ben azat börü.
Tasmalılar birsiniz hepiniz.
Ümit sizdedir genç nesil,
Siz birlik olabilirsiniz.

Uluyorum ben kazak börü,
Ahdim var Tanrıyla, göklelerle.
Yerimiz az değil, amma
Dar yürekliler binlerle.

Özgürlüğü değişmem
Doyduğum yere, rahata.
Ölsem de baş eğmem
Yer yüzünde bir mujığa!

Çok boğazı koparırım
Keskin dişlerim düşene kadar.
Her zorluğa katlanırım
Genç nesil yetişene kadar.

Ona sıkılan kurşuna
Göğüsümü siper ederim.
Özgürlüğün, azatlığın
Timsali olup giderim.

Tanrısını unutan varsa,
Yüzülecek onun derisi,
Diyorum Mingitau 'un tepesinden
Ben, Alanyurt 'un börüsü.

Sahte padişahları, hainleri
Malkar 'dan, Karaçay 'dan kovarız.
Biz Alan isek, Adam isek
Alan devletimizi yine kurarız.

___________________________________________________________

Bilal Laypan, "Uluslararası Türk Dünyası Halk Edebiyatı Kurultayı,
Bildiriler, 26-28 Mayıs 2000 // Symposium on the Turkish [Turkic]
World 's folk Literature, Papers, Ankara, Kültür Bakanlığı, 2002,
ISBN 975-17-3060-0, s.525-531.
___________________________________________________________

Görüntüleme: 660